~36~

5.6K 147 28
                                    

  Mutlu yıllaaar. 2022'nin hepimiz için güzel, sağlıklı ve huzurlu bir yıl olması dileğiyle ballı çöreklerim❤️❤️

İyi okumalar💚


                               🦅

Atakan'ın mutlu haberinin üzerine hastaneye gittim. Gökhan'ın gözleri açık. Salak salak etrafına bakıyor. Güldüm.

"Ulan pezevenk çok korkuttun bizi!" Dedim, neşeli bir tonlamayla.

Durumu kötüye gitmesin diye şimdilik isteksiz de olsam, neşeli davranmak zorundayım.

"Ben herkese.." diye, mırıldandı Gökhan. Kaşlarımı çattım. "Herkese hata yaparım.." diye devam etti.

"Ulan komaya girmek senin beynini iyice öldürmüş pezevenk!" Dedim. Beni duyuyormuş gibi görünmüyor.

"Sana asla Rüzgâr.." diye, mırıldandı.

Rüzgâr mı dedi o?

'herkese hata yaparım ama sana asla Rüzgâr.'

Yani demek oluyordu ki Rüzgâr, Gökhan'ın hata yapacağı son insan bile değildi.

Peki Rüzgâr'ın öldüğünü öğrense nasıl olacaktı? Ne hissedecekti?

Sonuç olarak Gökhan bir vuruldu komaya girdi. Hiç umut olmadığı hâlde yaşam belirtisi verdi.

Rüzgâr ise daha üç hafta önce ölmüştü. Dağ evinde cesedini bulduk.

Ece Naz denen çirkef ama daha hayatının baharında olan küçük kız Araf piçinin eline düştü.

Derin bir nefes çekerek, kendimi dizginlemeye çalıştım.

Ece Naz çok zeki olmasa da, cesaretli bir kızdı. Üstelik Araf'ı suya götürür siker öyle getirir..

Yani Pera'nın aksine kafadan kırık bir kişiliğe sahip.

"Özür dilerim kardeşim. Kötü bir niyetim yoktu. Yemin ederim." Diye, mırıldandı Gökhan, yorgun bir tonlamayla.

Bu amına koyduğum da çok ayrı kafa yaşıyordu! Her neyse hayatta olsun yeter..

"Sen benim abim gibisin. Ne olursa olsun seni satmam."

"He amına koyayım he!" Dedim, Gökhan'a kınayarak bakarken.

Ne kadar böyle söylesem de, yaşadığı için binlerce şükürler olsun..

                                     .....

Rüzgâr gülümseyerek yüzüme bakıyordu. Aramızda oldukça uzun bir mesafe vardı. "Seni özlüyorum güzelim. Bana gelsene?" Dedi, elini uzatırken.

Etrafıma göz gezdirdim. Bulunduğum yer çok güzeldi. Yemyeşil çimenlerin üstündeydim. Etrafımda kelebekler uçuşuyor. Gökyüzü masmavi. Çok güzel.

Gözlerim tekrar, Rüzgâr'ın bana gülümseyerek bakan yüzünü buldu. Ama onun çevresini fark ettiğimde istemsizce kaşlarım çatıldı. Yutkunamadım.

Benimkinin aksine havası içler ürpertici ve kasvetliydi. Etrafı  mezarlarla doluydu. Mezarlığın ortasında durmuş öylece gülümseyerek bana bakıyordu. Dikkat kesilince mezarlardan gelen ürkütücü sesleri fark ettim. Vücudum baştan aşağı titremeye durdu.

Rüzgâr'ın gülümsemesi korkunç bir kahkahaya dönüştü. Birkaç dakika kahkaha attıktan sonra, yüzünde şeytani bir ifade belirdi.

"Sen aptalın tekisin! Kimsenin sevgisini hak etmiyor, insanlara boş yere umut verip duruyorsun!" Dedi, insanlık dışı bir tonlamayla.

Ürperdim. Dilim tutulmuş, konuşamıyordum.

"Altıma yatmaya çalıştın. Yüz bulamadın. Araf'ın altına yattın! Belki Gökhan öyle bir şey isteseydi onunda altına yatardın!" Dedi.

Ne kadar uzağımda olursa olsun, gözlerinin normal dışı bir hâl aldığını fark ettim. Gittikçe korkutucu bir hâl alıyordu, ve ben korkudan kalp krizi geçirebilirdim!

"Sırada Kartal mı var seni küçük sürtük?"

Dizlerimin üzerine çökmek istedim. Yapamadım. Buraya sabitlenmiştim. Ne hareket edebiliyor, ne de ağzımı açabiliyordum..

Yüzünde nefret dolu bir ifade belirdi. "Burada olmayı ben değil sen hak ediyorsun!"

Sesinin tınısı insanlık dışıydı. Görüntüsü hem Rüzgâr gibi, hem de değildi.

Benim tanıdığım Rüzgâr bu kadar korkunç değildi!

"Beni burada yalnız mı bırakacaksın Ece Naz? Gel bana.." Dedi, kan donduran bir ifadeyle.

Nefes almak istiyor, bir türlü alamıyordum..

"Çünkü burada olmayı en çok sen hak ediyorsun!" Diye, bağırdı gittikçe kalınlaşan sesiyle. Tüylerim diken diken oldu. Gözümden bir damla yaş süzüldü. Ona rağmen hiçbir şekilde tepki veremedim..

Rüzgâr'ın bağırmasıyla mezarlar titredi. Ölülerin ellerini uzattı. Ölüler hep bir ağızdan;
"Gel Ece Naz! Buraya gel!" Diye, söylenmeye başladı.

Ölülerin sesleri birbirine karıştı. Gözlerimin önünde boş bir mezar belirdi. Gözümden teker teker yaşlar süzülmeye devam etti. Rüzgâr arkasında ölürler ile bana doğru ilerlemeye başladı.

"Gel Ece Naz! Buraya gel! Gel Ece Naz! Buraya gel!"

Kaçmak istedim. Kaçamadım. Resmen bulunduğum yere mıhlanmıştım.

"BANA GEL ECE NAZ!" Diye, bağırdı Rüzgâr korkunç bir şekilde üzerime gelmeye devam ederken.

"BUNU BANA SEN YAPTIN ECE NAZ! SEN! SEN! SEN! SEN!"

"Hayır!" Diyerek, uyandım yerimden sıçrayarak.

Beni sıkıca saran kollar, sıçramamla gevşedi.

"N'oldu bebeğim?" Dedi, Araf'ın endişeli tonlaması. Yüzüm tiksintiyle buruştu. Hızla o'nu ittirdim.

"Bırak beni!" Diye, bağırdım. "NEFRET EDİYORUM! HERKESTEN NEFRET EDİYORUM! BIKTIM HEPİNİZDEN BIKTIM!"

Gördüğüm rüyadan ötürü şu an sinir krizi geçiriyor olabilirdim. Belki de Araf"ın kollarında uyandığım içindi..

Midem bulanmaya başladı. Kendimi sıkmasam her an yatağa kusabilirdim. Dizlerimi karnıma çekip, başımı yastığa gömdüm.

Şiddetli bir şekilde ağlamaya başladım. Yüzünü görmesem de Araf'ın şaşkınlıkla beni izlediğine emindim. Komodinin üzerinde bir şeylerle uğraşmaya başladı.

"Dayanamıyorum artık. Ölmek istiyorum." Diye, fısıldadım titreyen sesimle.

Allah'ım şu an bulunduğum durumdan nefret ediyorum! Araf'tan nefret ediyorum! Bu kadar güçsüz kaldığım için kendimden nefret ediyorum!

"Lütfen Araf öldür beni. Lütfen.." diye, fısıldadım burnumu çekerken. "Yalvarırım daha fazla dayanamıyorum ölmek istiyorum."

"Hayır!" Dedi, Araf net bir dille. "Seni de kaybetmeyeceğim!"

"Midemi bulandırıyorsun!" Diye, tısladım.

Bilâkis dengesiz davrandığımın farkındaydım lâkin elimde değildi..

Araf hiç zorlanmadan beni kaldırdı. Belki de ona karşı koymadığım için zorlanmamıştı. Oturur pozisyonda yatağın başlığına yaslandım.

Araf içi su dolu bardağı ağzıma uzattı. Birkaç yudum içip, kendime geldim. Alnımı öptü. Yüzüm tiksintiyle buruştu.

"Sana söz veriyorum güzelim. Her şeyi unutturacağım sana. Her şeye sıfırdan başlayacağız."

Kapının Ardında ki Yüz (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin