Merhabaaa ben geldiim tekrardan. Biraz geç bölüm attığım için özür diliyorum. Biraz da kısa oldu bunun içinde ayrı özür diliyorum. Çünkü kendimi anca toparlıyorum. Gerçi daha tam olarak toparlanmış değilim ama öncekine göre biraz daha iyiyim. Her neyse daha fazla uzatmadan hepinizi kocaman seviyor iyi okumalar diliyorum 🥰❤️
"Ah ben de sizi bekliyordum güzel misafirlerim!" Dedi, Rüzgâr'ın alaylı ve bir o kadar da korkunç çıkan tınısı. Yutkundum.
"Ulan kalleş orospu çocuğu seni!" Diye söylenerek, Rüzgâr'a silahını doğrulttu Gökhan.
Ben ise şaşkınlıktan ne diyeceğimi bilmiyordum. Rüzgâr bir bana bir de eli omzumda olan Kartal'a baktı. Artık onu yüzünde ki kıskançlığı fark edecek kadar iyi tanıyordum..
"Yani gerçekten ölmüş olsaydım Kartal bu fırsattan istifade Ece Naz ile birlikte mutlu bir hayat sürüyor olacaktı." Dedi. Kartal alayvâri bir şekilde güldü.
"Yani dönderdiğin bu oyunlar yetmiyormuş gibi, hâlâ haklıymış gibi konuşuyorsun ya ona şaşırıyorum!"
"Sence tek kahpe ben miyim?" Diye, sordu Rüzgâr alaylı ifadesine devam ederek. "Dostunun sevgilisine aşık olan ve onu ayartan Gökhan değilde ben miyim?" Diye, devam ettirdi sakin bir şekilde.
"Abisi gibi sevdiği adam öldüğünde kadınına yavşayan daha kırkı çıkmadan kadınıyla birlikte olan sen değilsin de ben miyim ulan!" Diye, yükseltti sesini.
"Bence sen ve Araf'ın acilen tımarhaneye yatırılması gerekiyor. Döl israfından başka hiçbir şey değilsiniz." Dedi, Gökhan sakin bir şekilde, silahını indirirken. "Önce Naz'ı seviyorum diye triplere giriyorsun. Sonra gelip bize dert yanıyorsun. Daha sonra bunların hepsinin hisseleri eline geçirmen için oynadığın bir oyun olduğunu öğreniyoruz." Diye, devam ettirdi hayretle.
"Vay amına koyim!" Dedi, ne zaman geldiğini hiç fark etmediğim Atakan hayretle.
"Hadi Naz'ı bu oyunların için kullandın daha şimdi kızdan ne istiyosun?" Diye, sordu Gökhan yüzünde ciddi bir ifadeyle. "Araf kılıklı takıntılı piç!" Diye, çemkirdi daha sonra. "Ulan kırk yaşına geldin insan da az ölüm korkusu olur böyle işlere kalkışmaz pezevenk!"
Sanırım Gökhan hiçbir zaman değişmeyecekti. İster iki yıl ister on yıl Gökhan aynı Gökhan..
"Karanlık işlerle uğraşan bir adamı yaşlılık ne kadar korkutabilir?" Dedi, Rüzgâr yapmacık bir şaşkınlıkla. "Hem Kartal'dan daha genç durduğuma yemin edebilirim."
Ulan bu nasıl konu?!
"Onu sevdiği kadından haber alamamak çökertti be! Sen ne anlarsın orospu çocuğu!"
Rüzgâr alayvâri bir şekilde kahkaha attı. "Asıl siz ne anlarsınız dünün bokları sizi." Dedi, kendini sakinleştirmeye çalışarak. "Siz sikim kadar aklınızla ne anlarsınız sevgiden!"
"Şey böldüğüm için özür dilerim ama..." Diye, mırıldandım. "Daha az küfür etseniz olmaz mı?" Diye, devam ettirdim. Çünkü kavgaları sarmıştı. Ve ikisi tartıştıkça kimin haklı olduğuna karar veremiyordum. Bana ve bir çoğu kişiye Rüzgâr haksız gibi görünüyor olsa da, o da kendince haklıydı. Ben bunu düşünecek kadar olgunlaşmıştım.
Bakışlarım Rüzgâr'ın ki ile buluştu. Yaşına göre haddinden fazla yakışıklı bir adamdı. Aslında iyi bir kişiliği olacakmış ki, kendisi kötü olmayı seçmiş. Ya da hayat onu kötü bir insan olmaya zorlamıştı. Geçmişte ne yaşadığını da bana hiç anlatmamıştı. Geçmiş dediğinde değişen surat ifadesi de, geçmişte iyi şeyler yaşamadığına işaret ediyordu.
Rüzgâr'ın gözleri Pera'yı buldu. Bakışları donuktu. Şaşırmamış gibi görünse de, içten içe şaşırdığının farkındaydım.
Pera başını önüne eğdi. Yüzünde korktuğunu gösteren bir ifade vardı. Gökhan'ın arkasına saklandı. Gökhan'ın bakışları ise Rüzgâr'ı esir almıştı. Bir aralar abisi gibi sevdiği bu adama şu an yüzünde nefret dolu bir ifadeyle bakıyordu.
Belki de Rüzgâr, Pera'ya baktığı için Gökhan'ın yüzünde nefret dolu bir ifade belirmişti.
Kartal belinden silahını çıkarıp, Rüzgâr'a doğrulttu. Rüzgâr alayvâri bir ifadeyle sırıttı. Gökhan'ın da silahının yönü Rüzgâr olduğu için, derin bir nefes aldım.
Ben tam nefes verecektim ki, Rüzgâr belinden silahı çıkarıp, Kartal'a doğrulttu. Rüzgâr saniyeler içinde silahın emniyetini açıp, ateş etti. Kartal yere yıkılırken, çığlık attım. Bir silah sesi daha patladığında Pera da benimle beraber çığlık attı. Bura saniyeler içinde savaş alanına dönerken panik içinde Rüzgâr'ın yere yığılan bedenine baktım.
Pera koşar adımlarla evden çıkarken, Gökhan bağırdı. "Harun, Pera'yı buradan götür! Hemen!"
Harun denilen adam, Gökhan'ın komutuyla Pera'yı arabaya bindirip, götürürken dışarda patlayan silah sesleri kulağımı ağrıtıyordu. Başım dönüyor, midem bulanıyordu.
"Atakan, Kartal'ı götürün!" Diye, bağırdı Gökhan bu sefer. Atakan ve birkaç adam panik içinde Kartal'ın hareketsiz duran bedenini kucakladılar. Hızlı bir şekilde kapıdan çıkartılan Kartal'ın bedenine şaşkınlıkla bakakaldım. Hareket etmek istiyor, Kartal'ın yanında gitmek istiyordum. Lâkin ayaklarım bana ihanet ederek yerinden kıpırdamıyordu. Her an bayılacakmış gibi hissetsem de, dimdik ayakta öylece şaşkın bir ifadeyle etrafıma bakınıyor, ne hareket edebiliyor ne de konuşabiliyordum.
Yutkunmak istiyor, yutkunamıyordum. Şoka girmiştim ve birinin acilen beni kendime getirmesi gerekiyordu.
O sırada Gökhan, Rüzgâr'ın cansız duran bedenine yaklaştı. Eğilip, nabzına baktı. Onun Rüzgâr olduğunu kendine kanıtlamak için birkaç kez daha baktı. Sonra yüzünde zafer gülümsemesi belirdi. Ben ise hayretle Rüzgâr'ın başından akan kana bakıyordum.
Daha sonra Gökhan gururla mırıldandı. "Ölmüş." Yerde yatan cesedi incelemeye devam ederken, devam ettirdi. "Bu sefer gerçekten ölmüş..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kapının Ardında ki Yüz (+18)
HumorHer şey Ece Naz'ın üvey babasının kendisini borçları karşılığında bir adama vermesiyle başlıyor. Lâkin Ece Naz klasik kitaplarda da ki kızlar gibi değil. Kafasına göre hareket eden vurdum duymazın teki. Siz de Ece Naz ile gülüp, eğlenmeye hatta yer...