Keyifli okumalar, yorum ve oyları eksik etmeyin❤❤
3.bölüm karşılaşma
Annen ölür öksüz derler, baban ölür yetim derler, kocan ölür dul derler, ya evlat ölünce ne derler? Hiç
Çünkü hiç bir kelime, hiç bir söz evlat acısının anlatamaz ve kaldıramazdı.Oysaki sözlerin bile kendini tarif edemediği bu acıyı bir anne yaşanıyordu.
Gözlerimin önünde evladını kaybettiğinden dolayı deli olmuş bir anne vardı.
Kulaklarım evladının ölümün kabul etmediği için feryat eden bir annenin sesini duyuyordu.
Kaç yürek bu acıya dayanırdı?
Ben bile hiç bir zaman anne olamayacağımı öğrendiğim zaman dünya başıma yıkılmıştı. Sanki o anda doğmamış çocuklarımı kaybetmişim gibi yüreğime kızgın ateşler de dağlanmış demir düşmüştü. Cayır, cayır yanmıştım.Ben görmediğim hiç bir zaman olmayacak çocuklarıma yanarken Vera her gün kucağına aldığı, kokusunu içine çektiği, saçlarını taradığı varlığını hep hissettiği evladını kaybetmişti.
Onu acısını tarif etmeye gücüm yetmezdi ama şuan benin de canım yanıyordu.Ben olmayacak çocuklarımın yerine koymuştum Liya'yı. O benim de kızım canım olmuştu.
Simdi nasıl oluyor da toprağın altındaydı küçücük bedeni.
Benim bile beynim bunu kabul etmiyordu. Daha düne kadar sesini duyduğum, bal çiçeğim nasıl oluyor da bugün buradaydı? Aklım almıyordu.Öylece, olduğum yere çivilenmiş bir şekilde ağlarken, Vera'nın sesini bir kez daha duymuştum.
"Hayır, hayır seni kurtaracağım kızım korkma sen." Diyerek elleriyle toprağı kazımaya devam ediyordu. Halen kızının yaşadığına inanıp onu oradan çıkaracağına inanıyordu.
Oysaki o toprak çoktan sahiplenmişti bizim küçük Liya'mızın bedenin, asla geri vermezdi.
O öyle delirmiş gibi ağlayarak toprağı kazırken daha fazla ayakta duracak gücüm kalmayınca bende dizlerimin üzerine çöküp avuçlarım ile toprağı sıktım.
Bu toprakların atında kaç canımız yatıyordu oysaki.Vera önde Liya'nın mezarının yanında dururken bende onun arkasında öylece duruyordum aniden bir firen sesi ve daha sonra kapanan bir araba kapı sesi duymuştum. Daha dönüp bakmaya bile fırsatım olmamıştı ki yanımdan koşarak geçen ve Vera'nın, yanına gelen Demir abiyi gördüm.
Onu gördüğüm de ikinci şoku da o an yaşamıştım. Çünkü benim hep tanıdığım o kocaman dimdik duran, kara saçları ile tanıdığım adamın saçlarına beyazlar düşmüştü.
Tek bir beyazın bile olmadığı o siyah saçlarına beyaz hüküm sürmüştüm.
Evladını kaybettiği için bir gecede bir babanın saçına aklar düşmüştü. O asla yıkılmayan omuzları çökmüştü.
O dimdik duruşu gitmişti de küçülmüştü adeta.Ben onları izlerken Demir abi hızlıca kızın mezarına gelip karısının yanına oturmuştu.
"Vera?" Titreyen bir ses ile seslendiğin de Demir abi, Vera'nın elleri toprağın üzerinde kazımayı bırakıp durmuştu.Gözlerinde akan gözyaşları toprağa karışırken, yavaşça başını çevirip, kocasına bakmıştı.
Sanki onu gördüğün de daha fazla acısı çoğalmıştı."Onu çıkaralım, yalvarırım onu buradan çıkaralım. Bak Zübeyde'yi çağırdım" diyerek bakışlarını bana çevirdiğinde Vera onu ile Demir abide bana çevirmişti. "Ona veririz Liya'yı kendi ile götürür, hem belki orada yaşar, Zübeyde yaşadı." Diyerek devam ettiğin de gözlerim kocaman olmuştu. Vera gerçekten aklını yitiriyordu.
Benim öldüğüm ve uzaklara gidince yaşadığını mı düşünüyordu? Oysaki ben hiç ölmemiştim. Bana telefonda yardımına ihtiyacım var derken bunun için çağırmıştı. Liya'yı alıp götürmemi mi isteyecekti?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DİLHUN
Teen FictionZorla yapılan bir evlilik ve içinde her şeye rağmen mutluluk arayan Zübeyde'nin aşkı ve acı geçmişi ile verdiği çabayı okumaya hazırsanız bekleriz...