Öyle bir zaman gelir ki, kendinizi tıpkı bir kuş gibi kafese tıkılmış özgürlüğünüzü elinizden alınmış gibi hissedersiniz.
Kendinizi sürekli hapsolduğunuz kafesinin demirlerine vurup kurtulmaya çalışırsınız, ama kurtulmaktan çok her o kafese kendinizi vurduğunuzda kurtulmak yerine canınızı yakarsınız.
Bende öyleydim. Erkan dan her kaçmaya, her ondan uzaklaşmaya çalıştıkça canım yanıyordu.
Kendimi sürekli ona çarparken buluyorum ve her çarptığım da kurtulmak yerine bir yerlerimi kaynatıyordum.
Erkan yılarca yaşadığım, büyüdüğüm evi aldığını söylediğin de bir kez daha ondan nefret ettim. Neden bu adam sürekli parasının gücünü kullanarak canımı yakıyor? Sürekli bana parasının verdiği gücü kullarak eziyet ediyordu. Belki bunu bilerek yapıyor belki bilmeyerek ama her yaptığın da benim canımı yakıyordu.
Güçsüz adımlarla onu yıllarca yaşadığım ve bir zamanlar benim olan o ev-de onu bırakarak sahil kenarına gelip boş bulduğum bankta oturup denizi izlemeye başladım...
Denizin her kıyıya vuran dalgaların çıkardığı sesi dinlerken bir yandan da canı yanan kalbimin acısını hissediyordum.
Öyle zor ki insanın sevdiği tarafın da ihanete uğraması. Tamam belki ben ilk Erkan'la isteyerek, severek evlenmedim ama ben Erkan'ı sonradan çok sevdim.
Ben sanki onu yıllardır seviyormuşum gibi hissediyordum.
Taki Erkan bende kalan sevgiyi de bir anlık hevesi yada zevki uğruna kaybedene denk.
O beni her istemediğini söylemesine rağmen ben yinede ona olan saygım dan, sevgim den dolayı hep sadık kaldım. Tamam belki o beni sevmeye bilir en azından boşanan kadar saygı duysaydı. Bunu bile çok görmüştü bana...
Denizi izlerken çantamdan telefonumun sesini duyunca hemen çantadan telefonu çıkartıp arayan kişiye baktım.
Vera'ydı arayan
"Alo"diye yorğun bir sesle konuştum.
"Nasılsın diye soracağım ama sesin pek iyi gelmiyor"diye cevap verdiğin de Vera acı bir şekilde tebessüm etmiştim. Şuan öyle kötü hisseidyorum ki biri dokunsa saatlerce ağlayacak gibiyim. Vera'ya bir şey belli etmemek için ve akmak için çaba harcayan gözlerimi akmaması için kocaman açıp derin bir nefes aldım.
"Gayet iyiyim sadece sahil kenarında olduğum için biraz üşüdüm sesim ondan öyle gelmiştir"diye cevap verdim.
"Hasta halinle birde bu havada sahile mi gittin Zübeyde! Gerçekten seni alkışlıyorum. Senin canına kastın mı var kızım"diye sona doğru sesi oldukça sinirli çıkmıştı.
"Sorun yok ben iyiyim şimdi zaten eve gideceğim."
"Neyse tamam akşam bize yemeye gel. Bekliyorum seni"dediğin de Vera alt dudağımı ısırdım. Bu halde hiç gitmek istemiyorum.
"Ben gelmesem bu akşam çünkü biraz uyumak istiyorum"diye cevap verdim
"Hayır olmaz gel hadi. Hem ben hamileyim canım bir sürü şey istiyor ve kızım teyzesinin yapmasını istiyor"diye beni asla hayır diyemeyeceğim yerden vurmuştu
"Emine abla yok mu? Sen ne istersen o benden daha iyi yapar"diye biraz uzatmak istediğim den sordum.
"Hayır yok izinli. Hadi gel birde gelirken bana erik getir"dediğin de üzgün olan morelim yerine gelmişti ve gülmüştüm. Vera hamile olduğundan beri sürekli erik yiyordu.
"Kızım bu aşerme ne kadar devam ediyor senin doğumuna 3 ay bile kalmadı sen halen erik istiyorsun"diye gülerek konuştum.
"Ne yapacaksın teyzesi bu kızda böyle. Heralde ben doğuma giderken bile erikle gideceğim"diye oda gülerek karşılık verdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DİLHUN
Teen FictionZorla yapılan bir evlilik ve içinde her şeye rağmen mutluluk arayan Zübeyde'nin aşkı ve acı geçmişi ile verdiği çabayı okumaya hazırsanız bekleriz...