Erkan'dan
Yaptıklarımdam deli gibi pişmandım.
Oysa ben Zübeyde'yi seviyordum sadece benimle para için evlenmesini hazmedemiyor dum. Ona kapıldığımı deli gibi aşık olduğumu biliyordum ben ise bunu kabul etmemek için, ondan kaçmak için bir anda düşünmeden kendimi kaybedip Sedefle olmuştum.Aklımla, kalbim arasında sıkışmıştım. Öyle bir çıkmaza girmiş gibi hissediyordum ki, nefes alacak yer bulamıyordum...
Belki de öyle düşünmeden hayatım boyunca yaptığım en büyük hatayı yapmıştım. Ve bu hayatın bedeli Zübeyde'yi kaybetmeme sebep olamazdı.Ama o gün Zübeyde gelip bizi Sedefle öyle gördüğün de o gözlerinde ki hayal kırıklığı beni orada sanki öldürmüştü.
Kendini kaybetmiş olan ben o anda herşeyin bilincine varmıştım. Ben bu kadını deli gibi severken saçma sapan düşüncelere nasıl kapılıp başkasıyla olmuştum.
Zübeyde evden çıkıp gitmeden önce onu durdurup konuştuğum da bir yanım ona deli gibi sarılıp af dilemek isterken diğer yanım ise o da seni kandırdı, oda seni bir nev-i aldattı diyordu ki taki Zübeyde bütün gerçekleri yüzüme karşı söyleyene kadar.
Zübeyde gerçekleri söylediğin de olduğum yerde kala kalmıştım.
Bütün gerçekler birer tokat gibi yüzüme vurulmuştu.Zübeyde o gözlerin deki acıyı bana korkmadan gösterip bütün gerçekleri söylediğin de kendimden utandım.
Ben nasıl bunca gerçekleri görmedim? Ben nasıl onun bu kadar acı çektiğini hissetmedim?
Ben ona aşık olduğum gün imkansız olduğumuzu düşündüğüm için acı çekerken meğersem o bu eve ilk geldiği günden beri acı çekiyormuş.Ben acımı dışarıya birilerinin kırarak acısını çıkartırken, o hep acısını içinde kendisi yaşamıştı. Buna en büyük sebepte ben olmuştum.
Bir tek o an kendim den değil babamdan da nefret ettim. Benim böyle bir oyunun içine attığı için en çokta ondan nefret ediyordum.
Hangi baba evladının kalp ağrısı çekmesini ister ki? Belki hiç bir baba istemez ama benim babam olacak o adam benim bile bile bu acının içine atmıştı ve kül olmamı zevkle izliyordu.
O gün Zübeyde sözleriyle nefretini, gözleri ilede iğrendiğini gösterip gittiğin de sadece olduğum yere dizlerimin üzerine çöküp ağlamaya başlamıştım.
Onun böyle kaybedemezdim. Ona bu kadar geç kavuşmuşken avcumun içinde kayıp gitmesine izin vermezdim.
Gerçekleri öğrendiğim gün ilk önce babama hesap sormuştu ama o bana bir açıklama yapmak yerine
"Aptal gibi hiç bir şeyi araştırmadan sadece saçma sapan aklında kurduğun hikayeye inanıp yaşarsan böyle acı çekersin... şimdi bana hesap sormak yerine otur aptallığına yan"diyip gitmişti.
Sanki o gün bütün dünya bana düşman olmuştu. Babanın yanından ayrılıp Zübeyde'yi aramaya başlamıştım. Gideceği her yere bakmıştı ve en son aklıma Vera ve Demir geldiğin de onlara gidip sorduğumda Vera zamanın da Zübeyde'ye kendi evini verdiğini ve orda olacağını söylemişti...
Demir, Vera ve ben Zübeyde'yi bulduğumuzda çok kötü görünüyordu. Saatlerce ağladığı çok belli oluyordu. Yüzü, gözü şişmiş, üstü başı ıslaktı. Onu gördüğüm de bir kez daha kendimden utandım. Adam mıyım ben ya? Benim için saatlerce ağlayan bir kadını nasıl yaralamıştım? Nasıl böyle üzmüştüm?
Zübeyde'nin acı çektiği her halinde belli oluyordu. Ama bende ondan farksız değildim onu kaybedeceğim diye korkudan ölüyordum. Meğersem Zübeyde ne kadar çok ben olmuş, meğersem ne kadar çok içime işlemiş de ben aptal gibi bunun farkına varamamışım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DİLHUN
Novela JuvenilZorla yapılan bir evlilik ve içinde her şeye rağmen mutluluk arayan Zübeyde'nin aşkı ve acı geçmişi ile verdiği çabayı okumaya hazırsanız bekleriz...