Necip fazıl" dedim bende. Bunu Necip fazıl söylemişti ve bende çok severdim bunu. Benim söylemem ile Cesur ise güldü. Öyle alaycı bir gülüş değildi sıcak ve sevgi barındıran bir gülüştü. Ne demek istediğini şuan çok iyi anlamıştım. Kırıldın diye sevmekten vazgeçme, korkuların var diye vazgeçme diyordum. Doğru diyordu beklide. Derin bir nefes verdim ve "Ben artık gideyim" dedim.
"Gideceğin yere bırakayım seni?" dedi. Gideceğim yer belliydi. Karakola gidip neler olduğunu öğrenmek ve Erkan'ı görmek istiyordum. Ama Cesur'un götürmesine gerek yoktu taksiyle gidebilirdim.
"Gerek yok sağ ol. Zaten karakola gideceğim" dediğim de sanki Cesur'un yüzü gerilmişti ve o az önceki sinirli Cesur'a dönmüştü tekrar...
•39.bölüm (Seviyor musun?)
Başını gök yüzüne kaldırıp derin bir nefes vererek "Bir gün delirteceksin beni" diye bir şeyler söyleyerek başını yeniden bana doğru çevirdiğin de benim kaşlarım ise tam olarak ne dediğini anlamadığım için çatılmıştı.
"Ne dedin anlamadım" diye sorduğum da benim ile konuşmak yerine eve doğru dönüp Gülüşe seslendi ve daha sonra tekrar bana döndü.
"Ben seni bırakırım gideceğin yere. Gülüş de bizimle gelsin" dediğin de bu tavrı sebepsizce hoşuma gitmişti. Çünkü onun arabasına tek başıma binip gidemezdim. Doğru olmazdı ve hem de günahtı. Sanırım Cesur da böyle düşündüğü için bizim ile Gülüş' ün de gelmesini istemişti.
Ben bir şey söylemeden beklerken bir süre sonra hazırlanmış bir şekilde Gülüş de geldiğin de, birlikte arabaya binip karakola doğru gitmeye başladık.
Garip bir şekilde herkeste bir gerginlik vardı ve arabanın içinde tek ses çıkmıyordu. Gerçi bu gariplik değildi. Sonuçta nefret ettikleri bir kişiyi nezarette görmek onları mutlu etmiyordu ve benim yüzümde karakola onun yanına gitmek zorunda kalmışlardı. Onlardan bunu ben istememiştim ama Cesur ısrarla benim ile gelmek istemişti.Bir süre daha aynı sessizlik ile devam ettikten sonra sonunda karakolun önüne gelmiştik.
Cesur arabayı park edip bende tam kapıyı açıp inecekken Cesur'un sesi ile durmuştum.
"Siz inmeyin arabadan ben önce bir bakayım, duruma göre gelirsiniz"
İtiraz istemeyen bir ses ile söylediğin de Cesur, Gülüş bir şey demeden arabada oturmaya devam ederken bende "tamam" diye onaylayarak arabada oturmaya devam ettim.
Cesur ise arabadan inip karakolun önünde takım elbise giymiş 3 adam ile konuşan Demir abinin yanına gitti.Bir süre hepsi konuşurken, ben ise arabanın camında onları izliyordum. Yüz ifadelerin de anlaya bildiğim kadarıyla Erkan'ın buradan gerçekten çıkması zor gibiydi, çünkü hepsinin yüzünde sıkıntılı bir ifade vardı.
Ben öyle izlemeye devam ederken onları Gülüş' ün sesi ile bakışlarımı onlardan çekip Gülüşe çevirdim."Bu kadar, ama gerçekten bu kadar saf olmazsın. Sana bunca şeyler yapmış adam için buraya gelmen gerçekten saçmalık" diye sinirli bir sesle söylediğin de Gülüş buruk bir tebessüm oluşmuştu dudaklarım da.
Nefret ediyordu Erkan dan hemde ölesiye nefret ediyordu. Evet bende bir zamanla Erkan dan nefret etmiştim ama şuan bunları yaşayan çok daha nefret ettiğim kişi bile olsaydı yine gelirdim görmeye. Ne olursa olsun ben içimde ki vicdanımı, nefretin sarmasına izin vermezdim.
Hem bize yapılan her kötülüğe, kötülük ile karşılık verecek olsaydık şuan bu dünyada iyilik denen şeyden eser bir kalmazdı. Ve ben her şeyden önce her şeyi Allah rızası için yapıyordu. İnsanların düşünceleri umurumda değildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DİLHUN
Teen FictionZorla yapılan bir evlilik ve içinde her şeye rağmen mutluluk arayan Zübeyde'nin aşkı ve acı geçmişi ile verdiği çabayı okumaya hazırsanız bekleriz...