Erkan'dan
Dünya sanki üzerime üzerime geliyor gibi hissediyorum.
Nefes almak istiyorum ama aldığım her nefes sanki kalbime eziyet ediyor gibi.
Öyle bir çıkmaza gitmişim ki ne yapmam gerektiğini bilmiyorum.
Sürekli bana bir şeyler zorla yaptırmak isteyen bir babaya sahibim.
Son çocuk konusunda bana gelip sorduğunda kardeşim için dahil olsa vazgeçmiştim.
Evet kardeşimi bulmak istiyorum ama bunun için ne kadar karşım da ki kötü biri olsa bile bir kadının kullanmazdım.Babam eve gelip konuştuğumuz gün ona o gün bunu yapmayacağım söyledim.
Zaten Zübeyde'le yaptığımız anlaşmada bir birimize iyi olacağız dediğimiz günden sonra, onu tanıdıkça sanki gizlemeye çalıştığım duygularım ortaya çıkmıştı. Kalbim yağ gibi ona akmaya başlamıştı.
Tabi kide bu duyguları bir şeyler kesinleşmeden söylemeyi düşünmüyordum ki ta ki Zübeyde Taner neden Şerefsiz tarafın dan kaçırılana kadar.
Zübeyde'nin kaçırıldığını duyduğum da sanki o ana dünya başıma yıkılmıştı. Bir el sanki boğazımı sıkıyor nefes almamı engelliyor gibiydi.
Ben ilk defa birini böyle kaybedecek kadar çok korktum. Bir an, bir an olsun uyumadan onu arayıp durmuştum.
Ama Zübeyde kurtulduğun da sanki benim iyi olduğuna inandığım Zübeyde gitmiş de yerine başkası gelmiş.
Bana nefretle bakıyordu.
Belki kaçırıldığı için korkudan öyledir diye üzerine gidip sormuyordum ama Zübeyde bir anda gelip ' Bana iyi davranma ben seninle paran için evlendim. Eskiden nasılsan gene öyle ol'dediği anda sanki beynim den aşağıya kaynar su döküldü.Oysa ki ben onun yaptıklarını unutmak, yapmamış gibi görmek isterken o bir anda gerçekleri yüzüme vurmuştu. Tıpkı bir tokat gibi.
İçim acımıştı sanki. Bende ona kaymakta olan kalbime lanet edip yurt dışına Sedef'in yanına gitmeye karar vermiştim.
Belki benim ki uzun süre yan yana kalmamızdan kafa karışıklığı diye düşünüp Sedef'in yanına geldim.
Sedef'le bir hafta güzel geçmişti. Zübeyde aklıma ara ara geliyordu. Ben de daha fazla bu kafa karışılığı olmasın diye Sedefe her şeyi anlatmıştım. Babamın zoruyla bir kadınla evlendiğimi ve yakın zamanda ayrılacağımı onun da benimle Türkiye ye gelmesini istedim.
Başta Sedef bunlara tepki verse de daha sonra her şeyi kabul etmişti. Belki beni bu kadar sevmesiydi asla kabul etmezdi. Sedef'le birlikte Türkiye ye gelmiştik.
Zaman öyle böyle derken geçiyordu. Geceleri çoğu zaman Sedef'in yanında kalıyordum ki ta ki bir gün eve geldiğim de Zübeyde'yi perişan halde görene kadar.
Her şeyi yerle bir etmişti, adeta kendi kaybetmiş gibi ağlıyordu. Sorduğum da başta bir şey dememişti ama sonra elin deki kağıdı görüp baktığım da o zaman her şeyi anlatmaya başlamıştı.
Hiç bir zaman Anne olmayacağını söylediğin de sanki içim den can gitti. Her kadının bu hayata yaşaması gereken en güzel şeyi hiç bir zaman yaşayamayacaktı. Zübeyde öyle ağlayarak anlattığın da kendim den utandım oysa bir zaman ben çocuk için Zübeyde üzerine ne iğrenç düşüncelere kapılmıştım.
Zübeyde öylece kollarım da ağladığın da tıpkı küçük bir kız çocuğu gibi titriyordu. Canı yanıyordu onun canı yanarken benim ki daha çok yanıyordu sanki. Ben de o an ağladım. En son küçükken ağlayan ben yıllar sonra ilk defa ağlamıştım. Hemde bir kadının canı yanıyor diye. Ağlayarak özür diledim onun üzerinden düşündüğüm bütün kötü düşünceler için özür diledim ama o kabul etmedi.Ben ise onun için uzun bir araştırmaya girmiştim bir çok doktorlarla da görüşmüştüm. Ne yazık ki tedavisi olan bir hastalık değildi yurt dışın da ise ufak bir ihtimal vardın ama oda Zübeyde nin ölümüne sebepte olabilirdi. Zaten Zübeyde de kabul etmemişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DİLHUN
Teen FictionZorla yapılan bir evlilik ve içinde her şeye rağmen mutluluk arayan Zübeyde'nin aşkı ve acı geçmişi ile verdiği çabayı okumaya hazırsanız bekleriz...