5 yıl sonra.
18 kasım -New-york
Defile günü
Defilenin yapılacağı salonuna kısa bir göz gezdirdiğim de her şeyi kusursuz olduğunu gördüm. Işıklar, podyum, müzik sistemi, gelecek olan davetlilerin isimlerine göre oturma planına kadar herşeyi kusursuz bir şekilde yapılmıştı organizasyon şirketi tarafından.
Oldukça heyecanlı, stresli ve yorucu bir gündü herkes için. Aylarca ben bu koleksiyon için çalışırken iki gündür de bugün ki defile için uykusuz bir şekilde 80'e yakın çalışan ile birlikte çalışıyordum.
Herkes elinden geldiğince bu defilenin kusursuz ve muhteşem olması için uğraşıyordular. Hiç birinin yüzlerinde ise uykusuz ve yorgun kaldıkları için şikayet ettiklerine dair bir ifade bile yoktu. Herkes can-ı gönülden ve içten çalışıyordular. Hepsine büyük minnet duyuyordum bu konuda.
Yıllardır hayal ettiğim ve aylarca eğitimini aldığım moda tasarımcı belgemi aldıktan sonra ilk defilemde gerçekleştiriyordum.
Aslında ilk değildi, her sene New-york da küçük defileler yapıyordum ama ilk defa bu kadar büyük dünyaya ismini duyura bileceğim bir defile yapıyordum. Ve her şeyden önemlisi bu koleksiyonum, hiç bir koleksiyonuma benzemeyen ve beni anlatan en değerli koleksiyonumdu.Her şeyin kusursuz olduğunu görünce, basın ve davetlilerde gelmeye başladığında hemen arka tarafa, perde arkasına geçip oradaki hazırlıklara baktım.
Mankenlerin kuaförler sayesinde sırayla saç ve makyajları özenli bir şekilde yapılıyordu. Kimi ise ufak bir şeyler atıştırıyordu sahnede dirençli durabilmek için. Ben ise 6 ay boyunca emekle ve her birine yaşadığım onca acılarımı yansıtmak istercesine, yapmış olduğum tasarım kıyafetleri mankenler üzerinde izliyordum.
Özelikle siyahın, kırmızın ve gri rengin ağırlık verdiğim bir çalışmaydı. Sadece bir tanesi hariç oda defilenin sonunda ünlü bir manken tarafından tanıtılıp ve final olacaktı. Ve benim en kıymetlim de oydu.
"Davetliler yerlerini almaya başladı, magazinciler de tamam birazdan başlıyoruz herkes son rötuşlarını tamamlasın" diyerek benim buraya geldiğim de en büyü dayanağım ve dostum olan Gazel konuşmuştu.
Oda Türk'tü ve onun ile bir alışveriş merkezinde tesadüfen tanışıp arkadaş olmuştuk. Uzun zamandır buralarda yaşadığı için bana çok yardımcı olmuştu.
Ayrıca bir organizasyon şirketinin de sahibiydi New-yorkda.
Şimdi ise benim yerime defileyi yönlendiriyor ve organize ediyordu çünkü ben yapmazdım. Yılardır yapmış olduğum bütün işlerde olduğu gibi bu koleksiyonumda da ismimi gizli tutmuştum. Kimsenin benim kim olduğumu ve New-yorkda olduğumu bilmemesi gerekiyordu. Çünkü ben aslında Türkiye de ölü olarak bilinen Zübeyde'ydim ve benim burada yaşadığımı kimse bilmemeliydi.Çünkü ben bir ölüydüm.
Bundan 5 sene önce hepimizin toplandığı ve gerçeklerin ortaya çıkacağı o depoda ben vurulmuştum.
Ben yerde kanlar içinde yatarken beni oradan çıkartan ve kurtaran Demir abi ve Vera olmuştu. Demir abi kendi hastahanesine beni götürdüğün de o kurşunun sağ böbreğime isabet ettiğini söylemişlerdi. Diğer böbreğim ise çok az çalıştı için yaşama şansım yok denecek kadar azdı. Kurşunu çıkarttıktan sonra bir süre diyalize bağlı bir şekilde yoğun bakımda 1 ay kalmışım.
Zorluklarla gözlerimi açtığım o günü hayal meyal hatırlıyorum. Karşımda ilk gördüğüm kişiler Demir abi ve Vera'ydı ve benim onlara ilk sorduğum kişi ise Erkan'dı.Erkan ise benim vurulduğum günden ve uyandığım güne kadar hastane kapısının önünde beklemiş ve bir kez olsun içeriğe girip beni görmeye gelmemiş.
Neden hastanenin içine girmemiş, ya da neden beni görmeye gelmemiş bilmiyordum. Belkide vurulmamda kendini suçladığı için gelemiyordu. Ama yine de gelmesini isterdim. Yanımda olmasını isterdim ama o uzakta kalmayı seçmişti ve bende o gün kararımı vermiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DİLHUN
Teen FictionZorla yapılan bir evlilik ve içinde her şeye rağmen mutluluk arayan Zübeyde'nin aşkı ve acı geçmişi ile verdiği çabayı okumaya hazırsanız bekleriz...