Mert bütün gün Işık' a ulaşmaya çalışmıştı fakat Işık telefonlarına cevap vermiyordu. Bunun üzerine Işık' ın evine gitmeye karar verdi.
Evin önüne geldiğinde arabasını gördü. Evin bütün ışıkları kapalıydı. Saatine baktı, saat daha on olmamıştı.
Evin bahçesine girip merdivenlerden çıktı. Kapıya yaklaştığında kapının aralık olduğunu gördü. " Işık " diye seslendi fakat cevap alamadı.
Kapıyı aralamaya çalıştı fakat arkasında bunu yapmasına engel olan bir şey vardı. Mert kapı aralığından elini uzatıp ışığı açtı.
Kapıyı biraz daha zorlayıp başını aralıktan içeri uzattı ve kapının açılmasına engel olan yerde yatan Işık' ın bedeni olduğunu gördü.
" Işık!"Mert yere çömelip kapıdan uzattığı elleriyle Işık' ın bacaklarını itip kapıyı biraz daha açtı ve içeri girdi. Hemen Işık' ın yanına çöküp ona ne olduğunu anlamaya çalıştı.
" Işık, uyan " diye Işık' ı sarstı. Işık gözlerini kırpıştırmaya başlamıştı. Mert derin bir nefes verdi.
Işık' ı kucağına aldı ve salona taşıyıp koltuğa yatırdı.
" Işık kendine gel. Ne oldu?" Mert, Işık' ın başının altına bir yastık koyarken sordu.
" Işık aç gözlerini. "
Işık gözlerini açmaya çalışırkan başında hissettiği acıyla eli kafasına gitmişti.
" Dur bakayım, ne olmuş?" diyerek Mert elini aynı yere koydu.Mert elini koyduğu yerin şiş olduğunu fark edip biraz daha inceledi.
" Mert yeter acıyor, dokunma " dedi Işık zor çıkan sesiyle.
Mert elini çekip " iyi misin, ne oldu böyle düştün mü? " Diye sordu.
Işık artık gözlerini biraz daha açabilmişti.
" Bilmiyorum, biraz toparlanmaya ihtiyacım var" diyerek olduğu yerde doğrulmaya çalıştı Mert' in de yardımıyla." Elini yüzünü yıkayalım, su iç birazda. Kapıyı açalım hava al. Tansiyon aletin var mı?" Diye sordu Mert mutfağa su almaya giderken.
Işık koltuğa yaslanmış başını ağırlıktan kaldırmakta zorlanıyordu. Mert'in getirdiği suyu içti.
Işık ne olduğunu hatırlamaya çalışıyordu. Düşündü, Papatya' yı yurda bıraktı sonra eve geldi. Evin kapısı açıktı, içeriye girdi. Kafasında bir ağırlık ve yere düştü. Bu kadarını hatırlamıştı ki.
Hızlıca yerinden kalkıp üst kata koştu.
" Işık koşma" diyerek Mert'te onu takip ediyordu.Işık odasına girip kasanın olduğu dolabı açtığında içindekiler bir göz attı. Paralar, mücevherler, önemli belgeler buradaydı. Fakat bir şey eksikti. Bunu anlayınca ağzından kısık sesle bir küfür kaçmıştı.
" Ne oldu Işık? Hırsız mı girmiş? " Diye sordu Mert. Işık, Mert'e bir şey belli etmemeye çalışarak kafasını salladı.
Mert, Işık' a yardım ederek onu yatağa oturttu. " Anlatacak mısın şimdi ne oldu?"
Işık bu durumu Mert' e anlatmakta kararsızdı. Hâlâ ona güveni yoktu ama şu an biriyle bunu paylaşmaya ihtiyacı vardı.
" Şey oldu Mert. Biz evdekilerle biraz tartıştık. Ben de üzüldüm haliyle. Başımda ağrıyordu bütün gün. Tansiyonum düştü sanırım, düşüp başımı çarptım. " Dedi Işık. Yine yapamamıştı, güvenememişti ona.
Mert, Işık' ın yalan söylediğini anlamıştı.
" Tansiyonun düştü bayıldın öyle mi? O zaman neden başının arkası şiş ve ben seni yüzüstü bir şekilde buldum?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ruhum Kafeste
General Fiction"Kalbimin en derinlerinde ona karşı olan sevgi kırıntılarını kendime bile söylemeye utanıyorum. " Bütün çocuklarını evlat edinen Alihan Karahan yıllarca onlara kurduğu baskı sonucunda bütün istediklerini yaptırırdı. Şu an yetişkin olan bu insanlar...