Etrafındaki çığlıkları uğultu şeklinde duyan Işık gözlerini sımsıkı kapatmıştı. Koluna değen elle birlikte gözlerini açtı. Alihan baba, elindeki tabancaya uzanırken Işık karşısındaki Mert'e bakıyordu. Ne olmuştu böyle tetiğe dokunmuştu ama tabanca ateş almamıştı.
Vedat, rahatlar bir şekilde nefes verip kolunu Işık'a sararken , Maria hanım kendini Su' dan kurtarıp titrer vaziyette sandalyeye çökmüştü. " Ne.. ne oldu , iyi misin Mert ?" Deniz hızlıca gelip Mert'e sarıldı. Sonra bir hışımla Işık'a dönüp "manyak mısın sen , ne yapıyorsun, içinde mermi olsaydı ölmüş olacaktı!" diye hıçkırarak Mert'e sıkıca sarıldı. Mert gözlerini hiç ayırmadan Işık' a bakıyordu.
Işık, Vedat'ın kolundan kurtulup Alihan babanın karşısına geçti. " Neydi bu şimdi?" Işık aydınlanırsacına başını salladı. " Biliyordun değil mi , onun olduğunu biliyordun!!" Bir hışımla Mert'e dönüp " sen de onun bildiğini biliyordun!! Ne yapıyorsunuz siz? Beni mi deniyorsun sen baba!?" Işık' ın sesi bütün evde yankılanmıştı.
"Bu senin cezandı , en başından bana söylemeliyin." Işık sinirli bir şekilde gülerek " cezam öyle mi!!? " Mert'i gösterip "o cezasını çekti mi peki!?"diye sordu. Alihan baba sakince " Hem de fazlasıyla" dedi.
Daha sonra ev ahalisine dönüp "sizlerin hayatında benden gizli hiçbir şey olamaz, aldığınız nefese kadar her şeyi biliyorum, görüyorum. Bu hepiniz için büyük bir ders olsun" diyerek sandalyesine kuruldu.
Işık, inanamaz bir şekilde başını sallayıp kapıya yönelmişti ki arkasından bir ses "herkes akşam yemeğinde hazır olsun , önemli misafirlerimiz var" diye bağırdı. Işık, kapıdan çıkıp arabasına binerken bir el kapıyı kapattı.
" Abla iyi misin? " Işık oralı olmadan kapıyı tekrar açıp koltuğa oturdu. "Ben de seninle geleyim yalnız kalma" diyerek diğer kapıyı açmaya yöneldi Vedat. Işık kapıları kilitleyip yola çıktı. Işık kafasını kaldırıp etrafına bakındı. Ne zaman hastaneye gelmiş, ne kadar zamandır burada oturduğunu bilmiyordu.
Arabadan ağır adımlarla inip hastaneye doğru yürüdüğünü fark etti Işık. Neden buraya geldiğini bilmiyordu. Nefesinin daraldığını , ruhunun sıkıldığını hissetti. Kendini odasından dışarı atıp çatıya çıktı. Korkuluklara yaklaşıp elleriyle sıkıca tutunup gözlerini kapattı.
17 sene önce...
Gözlerini açtığında gördüğü tek şey beyaz tavandı. Makine sesleri, başında konuşan insanlar.. " uyandı doktor bey " dedi bir kadın. Gözlerini ona çevirdiğinde, kısıtlı görüşünden kim olduğunu çıkaramamıştı. Bir adamın sesini duydu. " İyi misin ?"
Neredeyim diye soracak gücü bile yoktu. Gözleriyle sormaya çalıştı, bir cevap bekleyerek. Fakat kimse cevap vermedi. Doğrulmaya çalıştı olduğu yerde. Karnına saplanan ani bir acıyla gözleri yerinden fırlarcasına açılmıştı. Ağlayamadı , bağıramadı , sesi çıkmadı. Sonrası karanlık...
Günümüz..
Arkasındaki kapı açıldı yavaşça. Gözlerini açmak istese de açamadı. Bir el tuttu elini hiç bırakmayacakmışcasına.
" Abla" diye fısıldadı karanlığına. "Abla " diye seslendi tekrar , sonra üzerinde bir kumaş hissetti. " Gel bak üşümüşsün , içeri girelim " dedi Vedat ceketini üstüne sararken.Gözlerini açıp denize baktı , sonsuz denize. Vedat'a döndü gözlerinin içinde korku vardı. Işık'ı sarmalayıp kapıya doğru yöneltti. İçeri girdiklerinde odasına yönelmişti. Işık, onu geçip hastanenin çıkışına doğru ilerledi.
" Abla nereye?" Onu dinlemeden arabaya yönelince Işık'ı yan koltuğa oturtup kendisi sürücü koltuğuna geçti. " Nereye gidelim? Sahile inelim mi ? Nefes alırsın biraz. " Yola bakarak " eve gidelim" diye mırıldandı. Vedat sessizce dediğini yapıp eve doğru sürmeye devam etti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ruhum Kafeste
General Fiction"Kalbimin en derinlerinde ona karşı olan sevgi kırıntılarını kendime bile söylemeye utanıyorum. " Bütün çocuklarını evlat edinen Alihan Karahan yıllarca onlara kurduğu baskı sonucunda bütün istediklerini yaptırırdı. Şu an yetişkin olan bu insanlar...