Işık karşısındaki insanları görünce çok şaşırmıştı. " Günaydın Işık abla, kusura bakma habersiz geldik ama " diye mahcup bir şekilde konuştu Ceylan."Our mu öyle şey geçin lütfen." Işık yüzünde son derece sahici olduğu düşündüğü bir gülümseme ile onları içeriye davet etmişti.
Mert , Cenk ve Ceylan Işık' ı takip ederek salona geçtiklerinde koltuklarda uyuyan kardeşleri gördüler. Mert koltukta yatan kardeşlerine baktı.
" Erken mi geldik ?"" Hayır Mert, biz kalkmak için geç kaldık biraz. " Işık eliyle terası göstererek " siz geçin, ben onları uyandırayım" dedi.
Onlar terasa geçerken Işık uyuyan kardeşlerinin başına dikilmişti. " Vedat kalk hadi" diyerek Vedat'ı sarstı. Deniz gerinerek gözlerini açtı. " Ne oluyor sabah sabah? Zil mi çaldı?" Işık, Su' ya yaklaşıp ' Su kalk hadi" dedi. Işık üfleyerek "kalkın hadi misafirlerimiz var" diyerek başıyla terası gösterdi.
Deniz, yerinden doğrulup eliyle perdeyi yavaşca araladı. Onu gören Ceylan, ona bir gülümseme verip el salladı. Deniz perdeyi kapatıp yavaşca ayağa kalktı. "Ben.. ben doğru mu gördüm? " diye sordu şaşkın bir şekilde.
Vedat yerinden kalkıp Deniz'in yanına gelip onu sarstı. "Ne oldu kız hortlak mı gördün? "
"Aynen öyle oldu." Deniz terası işaret eder etmez, Vedat bakışlarını hızlıca terasa çevirip adımlarını oraya yöneltti. Işık, kolunu yakalamayı beceremezken Vedat hızlıca perdeyi açmıştı bile. " Ah! Siz mi geldiniz?" dedi kekeleyerek. Ceylan aynı neşeyle "kusura bakma Vedat abi uyandırdık ama" dedi.
Vedat, kafasını boş ver dercesine sallayıp içeri gitti. " Vedat bunları yukarı çıkar, yerleştir. Deniz sen de gel bana yardım et kahvaltı hazırlayalım."
Vedat ve Deniz aynı anda "ne!! " diye bağırdı.
Işık onlara dönüp "ne bağrıyorsunuz ?" diye sordu. "Abla!! "
" Ne var Vedat !?" Vedat eliyle dışarıyı gösterip " bunlar nereden çıktı ?"diye sordu.Işık boğazını temizledi. "Ben çağırdım Vedat, kahvaltı yaparız gelin görümce dedim , iyi yapmış mıyım!?" Deniz, Vedat'ın kulağına yanaşarak
" yapmıştır valla " dedi bilmişce."Benim canımı sıkmayın, gelmişler kapıya ne yapsaydım!? Çabuk size verdiğim işleri halledin!" Deniz parmağını şıklatıp ' buldum " dedi. "Gelin olan o, bi zahmet hazırlasın kahvaltıyı" diyerek terasa yönelmişti ki Işık onu kolundan tutup muftağa sürükledi.
Hep birlikte, güzel bir havada kahvaltı etmeye başladılar. Ceylan çekingen bir şekilde " tekrar kusura bakma Işık abla böyle habersiz geldik ama bir programınız yoktu umarım" dedi.
Işık tam cevap verecekken Deniz girdi araya. " Ceylan neden Işık'a abla diyorsun?" Ceylan aynı gülümsemeyle "Denizciğim, Işık abla yaşça benden büyük ismiyle hitap edemem " dedi.
Deniz elini ağzına götürüp şaşırır gibi yaptı. " Aaa öyle mi ben bilmiyordum , ben sen Işık' tan büyüksündür diye düşünmüştüm , hay Allah öyle değil miymiş ?"
Ceylan'ın yüzü düşerken Su ve Vedat gülmemek için kendilerini zor tutuyorlardı. Işık, olayı toplamak adına
" Ceylan bana istediğin gibi hitap edebilirsin , ayrıca Deniz' e bakma sen o hep böyle şakacıdır , değil mi Deniz?" diyerek Deniz' e döndü. Deniz gülümseyip başını salladı."Ceylancığım düğün yerine karar verdiniz mi? " Deniz bugün formundaydı. Ceylan utanır bir şekilde Mert'e dönüp " henüz bunları konuşmadık Deniz" dedi.
Mert o sıra gözlerini Işık' a dikmiş ortamdaki konuşmalardan oldukça uzaktı. Mert'in dalgınlığını çalan telefon bozmuştu. Mert masadan telefonu alıp kalabalıktan uzaklaştı. Küçük bir konuşmanın ardından masaya geri dönüp " kusura bakmayın hastaneden aradılar gitmem gerek " dedi. Mert gitmeye hazırlanırken Cenk ve Ceylan da onunla evden ayrılmıştı.
Günün ilerleyen saatlerinde Deniz ve Işık Su' nun ödevine yardım etmiş. Vedat da babasından gelen telefonla Işık'tan ayrılacakken kızlarda onunla birlikte eve dönmüştü. Işık, kanepede kestirirken kapı çaldı, yerinden kalkıp kapıya açtı. "Mert !"
Işık karşısında Mert' i görünce şaşırmıştı. Mert yavaşça içeri geçti. Işık hızlıca kapıyı kapatıp salona döndü. İkili karşılıklı koltuklara oturup uzun bir süre bakıştılar.
" Buraya benimle bakışmaya mı geldin Mert?" Mert gözlerinde bir buruklukla "hiç özlemedin mi beni?" diye sordu. Işık, Mert'ten böylesine bir soru beklemediği için şok olmuştu.16 sene önce..
Işık gazetesini okuyan babasına yaklaşıp sevecen bir şekilde seslendi . " Baba " Alihan baba, kafasını gazetesinden kaldırıp Işık' a baktı. " Efendim kızım ?" Işık ona biraz daha yaklaşıp " ben diyorum ki bir pasta alıp Vedat'ın yeni doğum gününü kutlayalım, ne dersin ?" diye sordu tatlı bir ses tonuyla.
Alihan baba, gazetesini elinden bırakıp Işık'ın elini tuttu. " Sen çok mu sevdin bu Vedat'ı ?" Işık hızlıca kafasını sallayıp "hem de çok yazık çok küçük , hem sen bu eve girdiğiniz ilk gün yeni doğum gününüz demiştin Vedat' ın ki de bugün " dedi hızlıca.
" Kızım o sizin için geçerli hep burada kalacağınız için , hem o belki istemez burada kalmayı , sordun mu ona istiyor muymuş? " Işık üfleyip " neden istemesin ki?" diye sordu.
" Tamam o zaman pastayı alalım." Işık olduğu yerde zıplayıp " ben hazılanayım da çıkalım hemen " dedi.
" Böylesi daha iyi Maria hem Mert gidince yalnız kalacaktı , ona da yeni bir arkadaş olur."
" Baba, Mert nereye gidecek?!"
Günümüz..
Işık bu soru karşısında yavaş yavaş kendine geliriyordu. Mert, eskileri açıp onu ekarte edemezdi. " Senden ilk defa bu kadar ayrı kalmıyorum , hem ben sensizliğe alıştım artık Mert."
Mert yerinden kalkıp Işık' ın yanına oturup elini tuttu. "Ben sensizliğe alışamadım ama. " Işık hızlıca elini çekti. " Bu kadar zaman uzak durmandan anlaşılıyor ne kadar alışamadığın " dedi ayağa kalkıp cam kenarına yürürken.
Mert ayağa kalkıp hiç bir şey söylemeden kapıyı çarpıp evden çıktı. Işık arkasına dönüp " işte böyle gittin hep. "
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ruhum Kafeste
General Fiction"Kalbimin en derinlerinde ona karşı olan sevgi kırıntılarını kendime bile söylemeye utanıyorum. " Bütün çocuklarını evlat edinen Alihan Karahan yıllarca onlara kurduğu baskı sonucunda bütün istediklerini yaptırırdı. Şu an yetişkin olan bu insanlar...