Işık, Mert Ali' nin adını duyunca duraksadı. "Ne alâka Vedat? Hem sen bu yüzden mi bana böyle davranıyorsun?"
"Yok canım ne alakası var, altı üstü Mert işte, hayatımızı karıştırıp gider yine!" Vedat, Işık'a karşı sesini yükseltmişti ki bunu çok nadir yapardı.
" Saçmalama, ben eve gidiyorum akşam görüşürüz!" diyerek Vedat'ın yüzüne kapattı telefonu Işık
Işık, kısa bir yolculuktan sonra eve vardı. Yavaş yavaş eve girdi , kendini duşa attı. Düşüncelere daldı. Günü, geçmişi düşündü. Peki ya gelecek? Onun için düşünmesi en zor olandı, her gün farklı bir şey yaşarken keskin bir gelecek düşünemiyordu. Duşta bir süre daha kaldıktan sonra düşüncelerden sıyrılıp kendini dışarı attı, üstünü giyindi ve evden çıktı.
Kısa bir sürüşten sonra Karahan köşküne vardı Işık. Bir tarafta masmavi deniz, bir tarafta yemyeşil orman, müthiş bir yerdi burası. İlk on yedi yaşında adım atmıştı bu eve Işık, çaresiz, kimsesiz ama cesur bir genç kızdı. Alihan baba onu evlat edinip eve getirdiğinde Mert' ten başkası yoktu. Onu da evlat edinmişti Alihan baba, Vedat ve diğerleri gibi..
Arabadan inip eve doğru yürüdü. Kapı daha o çalmadan açılmıştı " Hoşgeldin Işıkcığım" dedi orta yaşlı sarışın, boncuk mavisi gözleri parlayan Maria Hanım. Işık karşısındaki kadına tebessüm edip " hoşbuldum Maria Hanım, nasılsınız?" dedi resmi bir ses tonuyla. " Sağol canım, sen nasılsın?" diye sordu Maria Hanım aynı sevecenlikle.
Maria Hanım, Alihan babanın eşiydi. Seneler evvel kocası ölmüş, kızlarıyla Almanya'dan İstanbul'a gelmişti. Alihan baba ona ve kızlarına sahip çıkmıştı. "Ben de iyiyim sağolun. Babam nerede?" diye sordu gözleri etrafı tararken. "Çalışma odasında."
Işık başıyla onu onaylayıp babasının yanına gitti. Kapıyı çalıp içeri girdi. Alihan baba, onu görünce kaşlarını çatıp eliyle oturması için sandalyeyi gösterdi.
Işık sandalyesine oturdu, sesi çıkmıyordu çünkü Alihan babası konuşmadan konuşmazlardı hiç. Alihan önündeki kağıttan kafasını kaldırıp Işık' a baktı. " Neydi bugünkü rezalet?"
Işık ona bakarak rahat bir şekilde
" küçük bir yanlış anlaşılma " dedi." Yanlış anlaşılma öyle mi?" Alihan oldukça sakindi.
Işık onaylarcasına başını salladı. Alihan baba ayağa kalkarak odada dolaşmaya başladı. Işık, ona saygısından ayağa kalkıp, kendine söylenecekleri beklemeye başladı. "Hallettim merak etme" dedi Işık kendinden emin.
Alihan bir hışımla dönmesi Işık'ı korkutmuştu. "Hallettin öyle mi? Ne zamandan beri çatıdan atlamaya çalışmak yanlış anlaşılma oldu?" Alihan babanın sesi yükselmişti. Işık, cevap vermeden gözlerinin içine bakıp onu dinliyordu.
" Ben, size bir iş emanet ettim, güvendiğim için, yapabileceğinizi düşündüğüm için.." Alihan baba konuşmasına devam ederken kapı çalınıp içeriye Vedat girdi. Vedat bir Işık' a bir de Alihan babasına bakıp Işık'ın yanına yaklaştı.
"Siz ne yaptınız? Biriniz bitirmesi gereken işi bitirmedi." Vedat'ın başı öne eğilmişti. Alihan,Işık'a dönüp "ötekiniz" dedi. Işık, çalan telefonunu babasına bakarak açtı. "Tamam Alp sağol" diyerek telefonu kapattı.
" Ötekimiz işini halletti " dedi Işık soğuk bir ses tonuyla. Bu sırada Maria Hanım odaya gelmişti. "Alihan Beyciğim çocukları rahat bırakalımda yemek yesinler, hadi sofraya" dedi.
Ailecek her zaman bir araya geldiklerinde oturdukları mükellef sofra kurulmuştu. Alihan baba, masanın başına, Maria Hanım tam karşısına oturmuştu. Işık ise Alihan'ın sağına yerleşmişti her zamanki gibi. Vedat ise onun yanına oturmuştu. Karşılarına Deniz ve Su gelmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ruhum Kafeste
Fiction générale"Kalbimin en derinlerinde ona karşı olan sevgi kırıntılarını kendime bile söylemeye utanıyorum. " Bütün çocuklarını evlat edinen Alihan Karahan yıllarca onlara kurduğu baskı sonucunda bütün istediklerini yaptırırdı. Şu an yetişkin olan bu insanlar...