♖ RESİTAL 7 ♖

282K 19.6K 44.8K
                                    

Bir ışık yak bu satıra, aydınlansın sayfalar...

Bir ışık yakma bu satırlara aydınlanmasın sayfalar, hiçbir zaman geleceğin olmayacak, kız çocuğu. Anla diye sana bu satırları yazıyorum. Yaşarken de göreceksin. Oğlumun geleceğini yıllar önce planladım. Çok güzel bir hayatı olacak, istediği gibi yaşayacak ve en güzel şeyler hep onun olacak. Şimdiden gideceği üniversite için heyecanlıyım. Derslerinde başarılı olması için bir sürü özel öğretmen tuttum. Sanata ilgisi var. Ben piyanist olamadım ama oğlum bir piyanist olacak. Senin hiçbir zaman istediğin gibi yaşayabileceğin bir hayatın olmayacak, kız çocuğu.

Senin yaşamanı hiç istemiyorum.

Birinin son nefesini verirken yanında olmak berbat bir duyguydu. Ne pahasına olursun olsun kimsenin canını almamaya yemin etmiştim. Annem hep, "Benim çocuğum melek gibi günahsız olmalı," dermiş. Büyükannem bana böyle demişti. Birini öldürürsem günahkâr biri olur çıkardım. Ben annemin ne meleğiydim ne çocuğuydum ne de günahsızıydım.

Bir annenin rahminde değil, saksıda yetişen kötülüğün tohumuydum.

Vivaldi Müzesi'nden çıktığımdan bu yana birkaç saat geçmiş olmalıydı. Kulağımda kir gibi kalan siren sesleri zihnimde çınlıyordu. Ben çıktıktan bir süre sonra polis arabalarının olaya müdahale etmek için müzenin bulunduğu caddeden geçtiğini görmüştüm. Müzeden dışarıya taşan sesle kime ait olduğunu henüz bilmedikleri SAR bestesi çalıyordu. Ses o kadar yüksekti ki bir savaş meydanı haberini aldıkları için değil, müziğin sebebini öğrenmeye gidiyorlardı.

Kaldığım evin önüne geldiğimde küçük çantamdan anahtarı çıkarıp apartmanın kapısını açtım. Rutubet kokusu burnumun direğini sızlatıyordu. Merdivenlerden çıktım ve yanına yaklaştığım dış kapıyı üç kere tıklattım. Kısık bir sesle, "Sarı çiyan," diye seslendim.

Kapalı kapı arkasında adım sesleri işitirken, kapı deliğinde bir geçiş oldu. Kontrollerden sonra Yasmin'in bir füzeyi aratmayan dış kapısı, tok kilit seslerinin ardından açıldı.

"Benim," dedim. "Biricik komşun His."

Bakışları beni baştan aşağıya dikkatle süzdü. "Senin üstünün başının bu hâli ne?" diye sordu.

Onun dikkatli bakışlarının arasında ben de kendimi süzme ihtiyacı hissederek, "Ne varmış hâlimde?" diye sordum. "Her zamanki ben işte." Kendi etrafımda bir tur attığımda dolgun bedenimi saran siyah kaliteli elbisemle karşısında duruyordum.

"Elbisen yırtılmış!"

Umursamaz bir tavır takındım. "Dışarıda biraz it sevdim, ondan bu hâlim," dedim. Kendimi sıcak suyla dolu küvetin içine atma hayaliyle dolup taşıyordum.

Kaşlarını çatıp bana sinirle baktı. "His, seninle ne anlaşmıştık?" dedi. "Hani köpeklere artık it demeyecektin? Kaç kere daha demem gerekiyor?"

Olayı yanlış anlamasıyla ağzımın içinden, "Ben onlardan bahsetmiyorum ki..." diye fısıldadım.

Yasmin kapıyı ardına kadar açtı ve beni kolumdan yakaladı. Çocuk azarlar gibi, "Bir kerede temiz gelsen olmaz sanki! Çabuk geç içeriye," dedi. Açtığı kapıdan girdim ve önden ilerlerken arkamdan sesini tekrar işittim. "İkizler müzeyle alakalı bir şeyler bulmuş. Sana ulaşamamışlar. Galiba tahmin ettiğin gibi bir soygun olmuş ve müzedeki eserler çalınmış."

BRONZ SERİSİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin