Bir ışık yak bu satıra, aydınlansın sayfalar...
♜
🎨
BRONZ
Başkalarına karşı maske takanlar en sonunda kendi yüzünü de unutur.
Bazıları ne kadar maske taksa da yüzü hep belliydi. Kaç yüzü olduğunu bile zamanla anlıyordun. Eski dostum buna dahil olanlardan yalnızca biriydi. Hep, birden fazla yüzünün olduğuna dair şüphelerim vardı ama hiçbir zaman konduramıyordum.
Beraber büyüdüğünüz, aynı şeyleri yaşadığınız, kardeş yerine koyduğunuz insanların üstüne kolay kolay toz kondurmazdınız. Lâkin sizi şüpheye düşüren şeyler zamanla gerçek olurdu; çünkü içinize düşen şüphe, aslında en sağlam kanıttı.
İçeriye doğru temkinli adımlarla ilerlediğimde benzin kokusu keskinleşti. Burnumun direğini sızlatacak kadar yoğundu. Yanımda kimse yoktu. Buraya tek gelmiştim. Zorlu buraya geleceğimi duysa güvenliğimden dolayı kapıdan içeri girmeme izin vermez, benimle tartışır dururdu. Safa'nın bilgisi vardı.
Eve çok uzak mesafede sayılmazdım. Yakın bir yerdi ve Hisar uyanmadan dönmem gerekiyordu. Zorla uyutulmuştu, gözlerini açtığında yanında ben olmazsam kıyameti kopartabilirdi.
Onu gördüm.
Eski dostumu. Kardeşim dediğim adamı. Kalplerimizin bir olduğu kişiyi.
Bir sandalyeye bağlanmıştı. Üstünde açık renkli takım elbisesi vardı. Saçları en son gördüğümden uzundu. Genelde kısa kullanmayı severdi. Dökülen saçları yüzünü kapatıyordu. Sanırım uzun kullanmasının nedeni yüzünü kamufle etmek istemesiydi. Yüzünde deriden bozma bir maske bulunuyordu.
Cebimdeki amber taşlarının sesi duyuldu.
Benim geldiğimi işittiğinde oturduğu yerde dikleşti. Parmak uçlarından sarkan iplerle onu bağlamışlardı. Onu bulmam hiç zor olmamıştı. Onu o kadar iyi tanıyordum ki, nerelerde barınabileceğini ondan daha iyi biliyordum.
İnsan kardeşim dediği arkadaşını tanımaz mıydı?
"Kokun senden önce geliyor, kehribarlı," dedi. Sesindeki nefret elle tutulur cinstendi. Kafasını kaldırmıyordu.
"Yaptıklarının bir karşılığı olmayacak mı sandın?" diye sordum. Maskesinin dudak kısmı kımıldadı. Histerik bir kahkaha atıp gülmeye başladı.
"Senin karşına çıkacağımı bilseydim daha önce yapardım, VI."
VI.
Arkana içindeki adım.
6 Numara.
"Bana öyle hitap edemezsin," dedim tok bir sesle. Uzun süredir bu hitabı duymuyordum. "Adım artık o değil."
"Seni tanıdığımda adın buydu, şimdiki adınla ilgilenmiyorum," dedi. İlerleyerek karşısındaki sandalyeye geçip oturdum. "Beni nasıl buldun?"
"Seni istediğim her an bulabilirim; ben Bronz'um," dedim kendimden emin bir şekilde. Bu konuma gelmek için her şeyimi feda etmiştim. Hiçbir zaman kolay olmamıştı. Yanımda getirdiğim, özenle hazırlanmış hediye paketini ona doğru uzattım. "Elim boş gelmedim, sana hediyem."
Şeffaf olan kutudan ne getirdiğimi görmüştü. "Bana baston mu aldın?" diye sorarken sesinde şaşkınlık vardı. "Hediye konusunda hep kötü biri oldun!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BRONZ SERİSİ
Mystery / Thriller❝El bebek, gül bebek değil; el bebek, öl bebek.❞ Karanlık örgütün kurduğu düzen için doğmuş bir kız çocuğuyken ona verilen en büyük ceza sevgisizlikti. Kaderini kabullendi ve kartını oynadı. O kim miydi? Hisar Alatav. Hayır, sil. His Alatav. Karanl...