Bir ışık yak bu satıra, aydınlansın sayfalar...
♖
HİSAR ALATAV
GEÇMİŞ
Dadım Nani'nin beni zorlukla uyandırdığı bir sabaha daha gözlerimi araladım. Uyanmaya çalışırken etrafta kulak kabarttım, ancak her şey sessizdi. Sadece dadımın sürekli bana söylenmesini duyabiliyordum. Normalde her sabah annem, abim için piyano çalar ve güne öyle başlarlardı. Piyano sesi neden gelmiyordu?
Gözlerim saate kaydı. Biraz geç uyanmış olmalıydım. Hiçbir şey anlamıyordum. Yataktan kalktığım gibi odanın penceresinden dışarı baktım. Bahçe ıssızdı, kimse yoktu. Annem, kardeşime piyano çaldıktan sonra onu temiz hava alması için bahçeye çıkarırdı. Nereye gitmişlerdi?
Odamdan çıktığım gibi evin içine göz atmaya başladım. Dışarıdan gürültü geliyordu. Ön kapıya doğru ilerledim. Annem beni terk etmiş olabilirdi. Beni hiç sevmiyor gibi bakıyordu, fakat babam tam tersini söylüyordu. Dış kapıyı aralayıp neler olduğuna bakındım.
Babamı gördüm.
Yabancı bir adam onun önünde diz çökmüş, herkesin elinde silah vardı. Babam, adama tehditkâr sözler savuruyor ve onu öldüreceğini söylüyordu. Annem ortalıkta görünmüyordu. Gerçekten gitmiş miydi?
Yalın ayağıma aldırmadan yanına doğru ilerledim. "Baba..."
Babam, beni duyunca bir an duraksadı. Gözleri sert ve soğuktu ama bana döndüğünde ifadesi değişti. "Burada ne yapıyorsun? İçeri git," dedi otoriteyle.
"Dadım beni uyandırdı." Gözlerim dolmuştu. "Annem nerede? Sesini duyamadım, bu sabah piyano da çalmadı, oğluyla bahçede de değil. Annem nerede?"
"Annen abinle tatile gitti."
İçimde bir boşluk hissi büyüyordu. "Ben niye gitmedim?"
"Senin orada bir işin yok."
"O adama ne yapacaksın?" diye sordum merakla, gözlerim adamın üzerine kilitlenmişti.
"Bu adam bana karşı büyük bir suç işledi," dedi. "Bir Alatav kendisine yapılan hiçbir suçu asla affetmez."
Etrafım korumalarla çevriliydi, onların varlığı ortamı daha da gergin hale getiriyordu. Karşımdaki adamın cezasını kim verecekti? Babam mı, yoksa korumalar mı? Bu adamın cezasını kim verecek, kim infaz edecekti?
"Sen de, Hisar, hiçbir zaman affetmeyeceksin," dedi babam, kaya gibi sertlikle.
Babamın söyledikleri kulağıma anlamsız geliyordu. Aklım sadece annemi görmekteydi, onun neden burada olmadığını anlamaya çalışıyordum.
"Annem ne zaman gelecek?" Gözlerim, babamın ifadesiz yüzüne kilitlenmişti, içinde bulunduğum belirsizlik duygusu beni tüketiyordu.
"Annenin tatilde olduğunu söyledim Hisar."
"Ne zaman tatilden dönecek?" diye ısrarla sordum. Beklentili gözlerle ona baktım fakat babamın yüzü öfkeden kasılmıştı. Her kelimem onu daha da kızdırıyordu.
"Annen dönse bile onunla görüşemezsin."
Aniden yüzüm asıldı. "Neden?"
"Eğitimlere katılman gerekiyor. Başka zaman gidersin," dedi babam, elindeki silahı bana doğru uzatarak. "Bakalım silah tutabiliyor musun? Bu adamın canını sen alacaksın, Hisar."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BRONZ SERİSİ
Mystery / Thriller❝El bebek, gül bebek değil; el bebek, öl bebek.❞ Karanlık örgütün kurduğu düzen için doğmuş bir kız çocuğuyken ona verilen en büyük ceza sevgisizlikti. Kaderini kabullendi ve kartını oynadı. O kim miydi? Hisar Alatav. Hayır, sil. His Alatav. Karanl...