Bir ışık yak bu satıra, aydınlansın sayfalar...
♜
Önemli olan kimi yaktığın değil, kime yandığındır. İnsan değer verdiğine yanar, değer vermediğini yakardı.
Daha kaç kere yanacaktım?
Daha kaç kere yakacaktım?
Daha kaç kere yanılacaktım?
Yandım, yaktım; yanıldım.
Yanılgılarım yenilgiden ibaretti.
Ağzımın içinde yer edinen elma tadına burnumdan akan kan karışmıştı. Kanlı elma tadı dilimden silinmezken, burnuma dolan yanan elma ağacının is kokusu ciğerlerime kadar iniyordu. Etrafım cayır cayır yanıyordu. Sadece bu da değildi; bir çift kehribar göz, yangın yerini aratmıyordu. Beni o ateşin içine atmaktan çekinmeyecekti.
Büyük bir katliam üzerime kalmıştı. Bundan daha kötü bir şey olamazdı. İlk kez yapmadığım bir şeyle suçlanmıyordum lâkin ilk kez olay yerinde yakalanıyordum. Bütün her şeyi nasıl açıklayacağımı bilmemekle birlikte onları nasıl inandıracağımı da bilmiyordum.
"Sana diyorum, Hisar!"
Zihnime sızan ses, girdiğim şoktan beni hızlıca çıkardı. Bronz bana bağırıyordu. Tenimi saran parmaklar beni kendime getirmek adına bedenimi sertçe sarstı, odaklanma sorunu yaşıyordum. Midem bulanıyor, başım dönüyordu ve buna bacağımın yarası da eklenmişti.
"Cevap ver bana!" diye tekrar bağırdı Bronz. Gözlerindeki ifade, ölümü de beraberinde getirmişti. "Ne oldu burada? Nasıl oldu bütün bunlar?"
Nefesleri kesik kesik alabiliyordum. "Çok hızlıydı," diye fısıldadım. Sonunda konuşabildin, His. Tek yapman gereken doğruları söylemek. Katliam senin suçun değil.
"Her şey dakikalar içinde oldu," diye ekledim kısık çıkan sesimle. Dakikalar boyunca yardım içim çığlık çığlığa bağırmış, sesimin tamamen kısılmasına neden olmuştum.
Bronz kafasını iki yana sallarken kabullenemeyen bir ifadeyle, "Bunu bana yapmamalıydın!" dedi. Ağzından çıkan her kelime beni öldürmeye yemin etmiş gibiydi. "Her şeyi yapmalıydın. Her şeyi!" Bağrışı kulak zarımı patlatacak derecedeydi. "Ama bunu yapmamalıydın!"
Yapmadım, demeliydim fakat girdiğim şoktan ötürü ağzımı açamıyordum.
"Benim evime giriyorsun," dedi inanamaz bir hâlde. Sesi ağırdı. "Bana gösterdiğin yüzün bu olmamalıydı!"
Yüz, insanda bir tane olandı, bende ondan çok vardı ve karşımdaki adam da bunu biliyordu. "Böyle bir insan mısın sen?" Soruşu karşısında ezildiğimi hissettim. Beni sarsmasına rağmen kendime gelemiyordum. Bakışlarım yalnızca onun gözlerine kenetlenmişti çünkü beni kurtaracak tek yer orasıydı. "Bu kadar cani misin? Benim kızımı yaraladın! Benim korumalarıma ne yaptın Hisar sen?!"
Hızlı düşünmem gerekiyordu. Geçen her saniye benim aleyhimeydi. "Ben yapmadım etmedim diye ağlamayacağım," dedim duygusuz bir sesle. "Ne dersem diyeyim, şu an beni dinlemeyeceğin ortada. Kızın vuruldu..." Yavaşça duraksadığımda sesimdeki gerçeklik kalbime hançer saplanmasına neden oldu.
Gözlerimin içine derin bir şekilde baktı. "Sen mi vurdun?" diye sordu. Bu sorunun cevabı olumlu olursa beni yaşatmayacağı barizdi.
"Her şey ben buradayken oldu. Neresinden vuruldu, bilmiyorum. Kurşunun giriş yerini aradım ama bulamadım. Çok kan var." Kan kokusu daha çok arttı. Seslice yutkundum. "Çok kan... Çok kan."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BRONZ SERİSİ
Mystery / Thriller❝El bebek, gül bebek değil; el bebek, öl bebek.❞ Karanlık örgütün kurduğu düzen için doğmuş bir kız çocuğuyken ona verilen en büyük ceza sevgisizlikti. Kaderini kabullendi ve kartını oynadı. O kim miydi? Hisar Alatav. Hayır, sil. His Alatav. Karanl...