Bir ışık yak bu satıra, aydınlansın sayfalar...
♜
Her hikâyenin iyisi olamazsın derler fakat biri hikâyemin iyisi olmak için bütün şartları zorluyordu.
Bakışlarım üstümdeki elbiseye düştü. Bronz, benim için seçmişti. Zevki güzel ve farklıydı. Asla giymem diyeceğim tarzdaki bir elbiseyi bana giydirmeyi başarmıştı. Elbiseyi görür görmez yalandan gülümsemiş, giyip ona olmadığını söylemek üzereyken aynada kendimi görmüştüm.
Çok farklı görünüyordum.
Tabii bu iyi anlamdaydı. Elbise benim için dikilmiş gibiydi. Dizlerimin üstünde bitiyordu. Transparan kumaştı. Straplez olan elbisenin göğüs kısmı ince taşlarla doluydu ve o ince taşlardan çapraz bir şekilde boynuma doğru yine ince bir askı geçiyordu. Sırtım, belimdeki gamzeme kadar açıktı. Elbisenin alt kısmında verev kesimle sol bacağımda yırtmacı bulunuyordu. Uzaktan bakınca elbisenin duruşu kelebeğin tek kanadını anımsatıyor gibiydi. Çekici fakat bir o kadar da masum duruyordu. Tek kelimeyle elbiseye bayılmıştım.
Bütün her şeyin bir sanrıdan ibaret olmasından deli gibi korkuyordum. Genelde doğum günlerimi tek başıma geçirir ve anneme bir gün okuyacağı umuduyla mektup yazardım.
Şimdi ise yalnız değildim. Sarı çiçeğim sayesinde, diğerlerinin katılımıyla sürpriz yapılmıştı. Yıllardır aradığım adam benim için elbise seçmişti, doğum günümü kutlamak üzere bir yere gidiyorduk.
Lütfen bugün yaşadıklarım gerçeklikten ibaret olsun.
"Neyin var?"
Sessizliği bıçak gibi kesen onun sesi olurken bakışlarımı çevirip dikkatimi verdim.
Ne oldu dercesine baktığımda konuşmaya devam etti. "Yasmin senden daha mutluydu. Sanki onun doğum günüymüş gibiydi. Diğer herkes de öyle. Bir sorun mu var?"
Yüzümde yer edinen, saklamaya çalıştığım ifadeyi fark etmişti.
Sorun oydu. Hakkında hiçbir şey bilmemekti.
Doğum gününü bile bilmiyordum. Ona dair bir şeyler bilmek istiyordum. Hiçbir şey bilmemek haksızlıktı.
"Yaşlanmak hoşuma gitmiyor," diye fısıldadım.
"Sadece bu mu?" diye sorarken bana şüpheyle baktı.
"Sadece bu."
Keskin bakışları yolu takip ediyordu. Direksiyonu sağa kırıp aracın hızını alçaltmıştı. "Geldik," dediğinde hem onun tarafındaki hem de benim tarafımdaki kapılar valeler tarafından açılmıştı. Kapımı açan kişi elini uzattığında, ondan destek alarak arabadan indim. Kapıyı arkamdan kapattı, Bronz da aracın motorunu kapatmadan aşağıya inmişti.
Bronz, görkemli duruşuyla gecenin zifiri karanlığında yanımda belirdi, elini belime yerleştirdi. Birlikte yürümeye başladığımızda, kulağıma doğru eğilip kadife gibi bir sesle kulağıma fısıldadı. "Burayı gerçekten çok seveceksin."
Çok nezih bir yere benziyordu. Beni öylesine buraya getirmiş olamazdı. Bakışlarım etrafı taradı. Bildiğim bir yer değildi. "Buraya özellikle mi geldik?" dedim ağır basan merak duygumla.
"Evet," dedi. "Sevdiğim bir yer. Eskiden sıkça gelirdim."
Eskiden demesine takılırken çok geçmeden dudaklarımı tekrar araladım. "Eskiden kastın... Bronz olmadan önce mi?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BRONZ SERİSİ
Mystery / Thriller❝El bebek, gül bebek değil; el bebek, öl bebek.❞ Karanlık örgütün kurduğu düzen için doğmuş bir kız çocuğuyken ona verilen en büyük ceza sevgisizlikti. Kaderini kabullendi ve kartını oynadı. O kim miydi? Hisar Alatav. Hayır, sil. His Alatav. Karanl...