♖ RESİTAL 5 ♖

307K 19.1K 49.6K
                                    

Bir ışık yak bu satıra, aydınlansın sayfalar...

Bir ışık yakma bu satırlara, aydınlanmasın sayfalar kız çocuğu. Hisar Alatav olarak 1996 yılında dünyaya geldin,aşk dolu bir evliliğin en kötü meyvesiydin. Tohumdun, çiçek oldun; meyve vermen gerekirken nasıl dikenli kaktüse dönüştüğünü anlatacağım.

Olur da bu günlük eline geçerse, okumamalısın.

Okursan gerçeklerle yüzleşmiş olacaksın.

Tania Vanizan Alatav.

Hayır, sil.

Sana hiçbir zaman annelik yapmayan kadın.

Derler ki; insan büyük bir acı yaşayınca yüreğinde kırk mum yanarmış. Acılar iyileşip kabuk bağladıkça her gün bir tanesi usulca söner, diğerleri gününü beklermiş.

Mumlar ömür gibi azaldıkça yürek soğumaya başlar, acılar unutulmaya yüz tutarmış. Ta ki son muma dek. Yüreğinin izbe derinliğinde son bir tanesi kaldığında ise o acı seni terk etmezmiş. Acının yaktığı mum, son nefesini verene kadar yüreğinde yanmaya devam edermiş.

İçimde sönmesi gereken otuz dokuz mumun kalıntısı, son mumun aleviyle küllerinden tekrar tekrar yanıyordu. Her bir acımda kırk mumu taşıyan yüreğim, gün gelecek hiç mum taşımayacaktı. Acıların mumu sönmezdi, acım benim mumumdu, yanar yanar dururdu.

Karanlık yüreğime yakılan ışığın beni aydınlatacağını zannederken cayır cayır yaktığı zaman dilimindeydim. Vaktim eriyip giderken kendime edindiğim amacın pençesinde kurban rolü üstlenmiştim. Elimde günlerdir ilgimi çeken bir roman vardı ve son sayfalarını soluksuz şekilde okumaya devam ediyordum.

Yazarın yangını başlatan sayfalarının, altıncı paragrafının ilk satırında kısaca soluklandım. Kırk mum efsanesini bu satırlarda öğrenirken içimde ukde bırakmıştı.

Son cümlesini okuyup kapattığım kitapla, derin nefesi ciğerlerime doldurdum. Bakışlarımı arabanın camından dışarıya çevirdiğimde okuduğum kitabın etkisinden çıkmam kolay olmayacaktı. Gerçekliğe dönmek şu an hiç istemediğim bir şeydi. Bugün bir mum yaktın mı His? Günlerin gittikçe azalıyor.

Her güne mum yakıp kaderime tarot kartı açıyordum. Bugün kartımı açtım ama mum yakmadım. Ben yaksam da yakmasam da zamanı elimde tutamıyordum. Ömrüm mum gibi günden güne eriyip bitiyordu.

Tarot kartlarına ilgim büyüktü. Hayatımın her alanında yer edinmişlerdi. Tarot, her birinin kendine özgü imgesi, sembolü ve hikâyesi olan yetmiş sekiz kartlık desteden oluşurdu. Kendi içinde iki sınıfa ayrılırdı. Büyük Arkana'da yirmi iki kart, Küçük Arkana'da elli altı kart bulunurdu. Bazıları tarot kartlarının sadece mürekkepten ibaret olduğunu söylese de bana göre hayatın hikâyesi, ruhun aynası ve yol rehberiydi.

Bazılarına göreyse kimlikti. Değişen dünya için kart, önemli rol oynardı.

Kaderime açtığım tarot kartı ise düz Joker kartıydı. Kart açılımında düz ya da ters kartlar çıkabilirdi. Sıfırıncı kart olan Joker, bazı dillerde Aptal diye de geçerdi. Büyük Arkana'nın ana karak teriydi ve Aptalın Yolculuğu olarak da bilinirdi.

Başlangıca yorumlanırdı ve bu, benim kaderimin başlangıcıydı. Lüks arabanın içinde, kenarları sık ağaçlarla kaplı asfaltın üzerinden geçip giderken dikiz aynasındaki bakışları üzerimde hissedebiliyordum. Arka koltukta rahat bir tavırla oturuyordum, içeriye soğuk hava girebilsin diye arabanın camını biraz indir dim. Saçlarıma dokunan rüzgârın etkisiyle gözlerimi kapattığım sırada araba ani bir manevrayla sokağın arasına daldı. Çok geçmeden motoru yavaşlayıp durduğunda Vivaldi Müzesi'nin önüne gelmiştik.

BRONZ SERİSİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin