önceki ve bu bölüme lütfen oy vererek varlığınızı hissettiriniz, istek değil ihtiyaçsınız 🖤Bir ışık yak bu satıra, aydınlansın sayfalar...
♖
Geçmiş
"Ataaaaaa!"
Serdal Alpan Qarayev, oğlu Aslan'ın sesiyle gözlerini aralamaya çalıştı.
Dün gece önemli bir maçtan döndüğünde, yorgun bedeni zor bela eve ulaşabilmişti. Her ne olursa olsun eve döndüğünde mutlaka karısı Nur Qarayeva'ya sarılmadan uyumazdı; gözünün nuru olan bu kadın, onun her şeyiydi.
Oğlu Aslan ise her zamanki gibi onu uyandırmaya çalışıyordu. Bu sabah rutini, Serdal'ın bir gün sona ereceğinden korktuğu tek şeydi.
"Başımda bir sinek vızıldıyor sanki," dedi Serdal, uykunun etkisiyle çıkan boğuk bir sesle. Karısının boynuna küçük bir öpücük kondurdu. "Sen de duyuyor musun hayatımın ışığı?"
"Hiç duymuyorum," dedi Nur gülümseyerek. "Ama daha güçlü bağırırsa belki duyarım."
"Ata!" dedi Aslan. Ata, Azerbaycan dilinde baba demekti. Küçük elleriyle kavradığı kocaman boks eldivenleriyle babasının ayağına vurdu. "Ben sinek değilim! Aslanım! Senin gibi güçlü bir aslanım!"
Serdal'a dövüşmeyi ilk öğreten de üvey babasıydı. O kadar çok darbe almıştı ki ringte yediği yumruklar artık canını acıtmaz olmuştu. İnsanlar onun çok güçlü olduğunu düşünüyordu ama aslında o sadece kalkan olmayı öğrenmişti.
Serdal'ın adı, aslan yürekli anlamına geliyordu. Babası, Karabağ'da şehit düşmüştü. Serdal, bu onurlu ismi oğluna da vermişti: Aslan.
Serdal, uzandığı yerden doğrulup bir hamlede oğlunu kucağına aldı. Küçük bedeni, karısıyla arasına yerleştirdi. "Aslansın sen," dedi. "Benim küçük aslanım, annesinin aslanı." Oğlunun başına öpücükler kondurdu.
"Bu iki aslanın arasında biraz daha kalırsam, hiçbir iş yapmadan akşam olacak," dedi Nur. "Kalkın bakalım koca aslanlar, kahvaltı vakti."
"Atam," dedi Aslan. "Boks yapalım!"
Serdal, oğlunu göğsüne yatırdı. "Senin neden ateşin var?" diye sordu, elini oğlunun sırtına koyarak atletini kontrol etti. "Hasta mı oldun, babacığım? Terlemişsin."
Aslan, başını iki yana salladı. "Senin gibi uyanır uyanmaz spor yaptım, yoruldum," dedi. "Boks yapalım, ata!"
"Benim aslan parçam, büyüyünce baban gibi boksör mü olacaksın sen?" diye sordu Serdal, oğlunun minik ellerini öperken. Aslan ona istekle baktı. "Ama önce gözümüzün nuruna kahvaltıda yardım edeceğiz. Güçlü bir kahvaltı yapıp karnımızı doyuracağız, daha sonra antrenman yapacağız. Tamam mı?"
Aslan heyecanla başını sallayarak, yataktan fırlayıp hızlıca mutfağa doğru koştu. Serdal, karısına dönüp onu kendine çekti. "Aslan görecek," dedi Nur. Dudaklarından kelimeler dökülürken, kocasının dokunuşları karşısında eriyip gidiyordu. "Alpan, sevgilim, rahat dur."
Karısının çenesinden tutup dudaklarının arasındaki mesafeyi kapattı. "Senin Alpan diyen dilini yerim," dedi.
"Dün gece yedin zaten!" dedi Nur, saniyeler içinde kapıyı kontrol etti. "Aslan gelir şimdi."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BRONZ SERİSİ
Mystery / Thriller❝El bebek, gül bebek değil; el bebek, öl bebek.❞ Karanlık örgütün kurduğu düzen için doğmuş bir kız çocuğuyken ona verilen en büyük ceza sevgisizlikti. Kaderini kabullendi ve kartını oynadı. O kim miydi? Hisar Alatav. Hayır, sil. His Alatav. Karanl...