♜ RESİTAL 36 ♜

140K 7.1K 2K
                                    

Bir ışık yak bu satıra, aydınlansın sayfalar...

YASMİN YAKUT
GEÇMİŞ ZAMAN

🩰

Mezarı olduğum sarı çiçekler vardı. Balçıklaşan toprağın bile kabul etmediği koparılmış sarı çiçekler, göğüs kafesimin içinde kaldı. Ruhumdan dökülen her bir yaprak geriye bıraktığı sivri dikenlerini tenime acımasızca batırıyordu. Akan sıvı kan değil, katrandı.

Bir soluk, kaç mezar? Kaç mezar, bir soluktu?

Endişeyle harmanlanmış her bir kesik soluğum, kırıkları toplanmayan göğüs kafesime yapmış olduğu baskının bedelini ağır ödüyordu. Gömülmeyi bekleyen tohumlar, daha sulanmadan çiçek açmaya başlamış, mevsimi gelmeden meyve vermişti. Mezarlıkta açan çiçeklerdi.

Odanın yarı açık olan kapısından içeriye, "Kızlar!" diyen bir ses sızdı. Tiz sesi, kulaklarımı doldururken, kaşlarım da eş zamanlı olarak çatıldı. Omuzlarım istemsizce dikleşirken, bacaklarımı düzelttim. Yüzüme yapmacık bir gülümseme yerleştirdim. "Hazır mısınız?"

Oturduğum koltuktan kalktım. Neredeyse bir saat süren ağır bir makyaj yapmıştım. Takma kirpiğime kadar takmış, makyajın son dokunuşu olan sabitleyiciyi yüzüme sıkmıştım. "Birazdan geliyoruz," diye u'ları uzatarak yanıt verdiğimde, sesimin açık ve net çıkması için bağırmıştım. Aynada gördüğüm kadın kesinlikle ben değildim. Safir mavisi gözlerim, koyu göz makyajıyla birlikte oldukça belirgin duruyordu. Zifir karası saçlarım, sürekli bu renge boyattığımdan dolayı yıpranmış bir hâldeydi.

Bedenimi saran elbisem vücuduma göre yapılmış, ünlü bir markanın özel koleksiyonuna aitti. Simsiyah saçlarımı geride bırakacak, gözlerimle aynı yakut mavisi renge sahipti.

Uzun boylu bir kadındım. Annem, zihnimde kaldığı kadarıyla, benim şimdiki hâlimden bir iki santim daha uzundu. Babam evin en uzunu, bir doksan boylarında vardı, ben ise bir yetmiş dokuz santimdim.

Yasmin Yakut'tum ben.

Evin en büyük kızıydım ama kendimi en küçüğü gibi hissediyordum. Sarışın olarak doğmasına rağmen, babasının ikinci evliliğinden olan kadının isteği üzerine esmerleştirilmiş bir kızdım. Hayatımıza girdiği andan itibaren, öz anneme dair her şeyi silmeye yemin etmiş bu kadının pençesinde yaşamaya çalışıyordum. Ben kendimi hiç annesinin güzel çiçeği Yasmin olarak hissetmiyordum.

Titreyen bakışlarım, geniş odanın içindeki kız kardeşime doğru düştü. Yaprak benden üç yaş küçüktü. Benim tıpatıp ikizim, benden sadece biraz daha dolgun bir kızdı. Lise öğrencisiydi; aklı bir karış havada, henüz ergenliğini atlamamıştı. Benim yaşadığım her şeyi o da yaşamış, güneş sarısı saçları olmasına rağmen simsiyaha boyatmak zorunda kalmıştı.Siyah saçları, arayışta olmasının da etkisiyle onu biraz gotik bir tarza doğru itmişti.

"Ablacığım, lütfen hadi," dedim bıkkın bir sesle. Odasına girdiğimden beri ona elbise giydirmeye çalışıyordum. O ise dizlerine uzanan kalın çorapla birlikte, pileli etek giymek istiyordu. Tarzlarımız oldukça zıttı. Lâkin şu an içinde olduğum kıyafetler benim de zoraki giydiğim şeylerdi. En azından onun gibi gotik kalmayı istemediğimi biliyordum. "Giy şu elbiseyi artık. Sadece birkaç saatliğine ve söz veriyorum, senin yanından hiç ayrılmayacağım."

Saçlarını sinirle karıştırdı. Laptopunu kucağından ayırıp kenara bıraktı. Yatağın üzerinden doğrulduğunda, "Kameralara yalandan gülümsemekten bıktım! İyi bir aileymiş pozlarını vermekten, hiçbir sorun yokmuş gibi davranmaktan bıktım!" diye sinirle bağırdı. Sesini çıkartmamaya çalışıyordu ama bağıramamak onu daha çok çıldırtıyordu. "Yaprak hastaymış, karnı ağrıyormuş, bugün katılamayacakmış de! Lütfen abla, lütfen... Lütfen!"

BRONZ SERİSİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin