Bir ışık yak bu satıra, aydınlansın sayfalar...
♜
Soğuktu.
Bütün bedenim buz kesmişti.
Soğukluk beni kendime getirip uykumdan sıyrılmama neden oldu. Gözlerimi araladığımda Bronz'un artık bana sarılmadığını gördüm. Siyah tüy yumağı ona sarılmış, ikimizin arasına girmişti. Panterine sarılarak uyuyordu.
Bacaklarımı kendime doğru çekip birkaç saniyeliğine öylece boşluğa baktım. Koyu gri, saten örtü bacaklarıma dolanmıştı. Dün yaşanan her şey gerçekti. İlk defa biriyle uyumama rağmen, yalnız olduğumu iliklerime kadar hissettim. Hâlbuki 6 Haziran'a girdiğimiz gece kendimi ilk defa yalnız hissetmiyorum demiştim. Bazı hisler yirmi dört bile sürmezmiş, zaman bana bunu da göstermişti.
Ölü gibiydim.
Ya da diğer kadın gibi.
Giyinip odadan ayrıldıktan sonra bile Bronz uyumaya devam ediyordu. Garaja inerken etrafta çok gözükmemeye özen gösterdim.
Bronz'un sayısını bilmediğim lüks arabalarının arasında dolaşırken lacivert olanını beğenip ona bindim. Evden ayrıldığımda saat sabah 5'ti.
Uzun bir yolculuktan sonra arabayı park edip yürüme mesafesinde olan yere adımlamaya başladım. Bu kısma araba girmiyordu ve dikenlerin arkasında olan bir yerdi.
Yürüyüşten sonra bir eve ulaştığımda etrafa dikkat kesildim. Köpek havlama sesleri geliyordu. Bahçe kısmına geçtiğimde çitlerin ilerisine odaklandım.
Viran'ı gördüm.
Ayağında kalın postalları, üstünde siyah bir atlet, bacağında ise kargo pantolonu vardı. Dudaklarının arasında sigara dururken dikkat kesilmiş bir hâldeydi. Bahçede köpeğini yıkıyordu.
Beni fark etmesi an meselesiyken çok geçmeden bakışları beni buldu.
"Ne işin var senin burada?"
Rahatsız olduğunu belli eden tonlamayla sözler dudaklarından döküldü. Soruşuyla birlikte köpeği gerilen ortamı hissedip bana havlamaya başladı. Kokumu almış olacak ki bana doğru atak yaptı. Viran, köpeğin demir tasmasından tutup elinden kaçmasını engellediğinde zorlukla zapt etti. Bronz'un panteriyle kapışacak güçte olan köpek, ben durdukça havlamalarını artırdı.
"Sana diyorum!" dedi Viran. Gözlerimi köpeğinden ayırmadığımı anlayınca, köpeği arkasına alıp ikimizin bakışlarını kesti. Köpek elinden kurtulmaya çalışıyordu ama sahibi buna izin vermemeye kararlıydı. Yeşil gözleri bana kızgınlıkla baktı. "Tek misin?"
"Tekim," diyebildim. Bana şüpheli gözlerle bakarken bıkkınlıkla dudaklarımı araladım. "Buraya ne zaman biriyle geldim, Kül Asker?"
"Hiçbir zaman," dedi. "Her zaman tek geldin."
Köpeğine doğru, "Ash," dedi. Siyah köpeğinin Ash idi ve kül anlamına geliyordu. "De tapoj!" Arkana'nın kendi dilinde git diye komut verdi.
Köpek tasmasının bırakılmasıyla bana doğru yaklaştı ve aramızda olan çitleri atlayarak tam ayaklarımın dibinde durdu. Bir kere havladı ve yere oturduğunda dilini çıkartarak bana baktı.
"Özledin mi beni, Ash?" dedim kafasını okşarken. Gözlerini kapatıp onu sevmemin keyfini sürdü. "Ben seni de babanı da çok özledim." Kafasını bacaklarıma sürterken teni sulu olduğu için beni de ıslattı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BRONZ SERİSİ
Mystery / Thriller❝El bebek, gül bebek değil; el bebek, öl bebek.❞ Karanlık örgütün kurduğu düzen için doğmuş bir kız çocuğuyken ona verilen en büyük ceza sevgisizlikti. Kaderini kabullendi ve kartını oynadı. O kim miydi? Hisar Alatav. Hayır, sil. His Alatav. Karanl...