Bir ışık yak bu satıra, aydınlansın sayfalar...
♖
selamlar, bölüm sonunda genel bir açıklama yaptım okursanız sevinirim; bir de gelecek bölümden alıntı mevcut 🥹
Saçlarına âşık bir kadındım.
Saçlarımla ilgili her şey bana annemi hatırlatırdı; onun elleriyle yaptığı örgüler, saçlarımı okşarken söylediği ninniler... Ama ben bu anıları sadece hayal edebiliyordum çünkü annem hiç saçlarımı taramamış, okşamamış ve örmemişti.
Çocukluğumun en büyük eksikliği, annemin sevgi dolu dokunuşlarından mahrum kalmaktı. Küçük bir kız çocuğuyken, annemin ellerinin saçlarımda gezinmesini hep hayal etmiştim. Her kız çocuğu gibi ben de annemin sevgisini, ilgisini, şefkatini saçlarımda hissetmek istemiştim. Ama bu hayalim hiç gerçekleşmedi. Annem, bana bu sevgiyi ve şefkati göstermemişti.
Ve şimdi, yıllar sonra, saçlarımın döküleceği gerçeğiyle baş başa kalmıştım. Bu durum beni derin bir kedere sürüklüyordu. Saçlarım henüz annem tarafından taranmamış, okşanmamış ve örülmemişti. Onun ellerini saçlarımda hissetmeden, bu sevgi dolu anıları yaşamadan, saçlarımdan mahrum mu kalacaktım?
Aynaya ıslak saçlarımla bakakaldım, sanki su damlacıklarıyla birlikte bütün anılarım da akıp gidiyordu. Saçlarımın her bir teli, zamanın acımasız elleriyle kopup düşecekti. Hücrelerimde büyüyen kanser, sinsi bir düşman gibi vücudumu içten içe tüketiyordu ve beni kaçınılmaz sona doğru sürüklüyordu. Bu gerçekle yüzleşmek zorunda kalarak, odadan ağır adımlarla çıktım ve Yasmin'in kaldığı odaya ilerledim.
Yasmin beni görür görmez bütün dikkatini bana verdi. Önce kaşlarını çattı, ardından kızgın bir ifadeyle bana baktı. "Saçların ıslak ıslak dolaşmaya son ver," dedi, dilini damağına vurup onaylamayan bir ses çıkardı.
"Artık dolaşamayacağım," dedim, sesimdeki çaresizliği saklamaya çalışarak.
Yasmin, bana sorgularcasına baktı. "Bu ne demek?" dedi, gözleriyle adeta ruhumu delip geçiyordu.
"Hiç," dedim, bakışlarımı kaçırarak.
"His," dedi, üstüne basa basa. "Beni neden kendinden uzaklaştırıyorsun?"
"Uzaklaştırmıyorum."
"Uzaklaştırıyorsun. Yeter artık. Bunca zaman ne dediysen sorgulamadım ama yeter," diye yükselmesiyle olduğum yerde kaldım, sanki ayaklarıma beton dökülmüştü. "Günlerdir bir garipsin. Bana neler olduğunu söyle."
Dişlerimi sıktım, kelimeler boğazımda düğümleniyordu. "Neyim var ki?"
Yasmin'in sabrı tükenmişti, gözlerindeki öfke ve endişe birbirine karıştı. "Bir de soruyor musun?!" diye patladı.
"Bak..." dedim derin bir nefes alarak, kelimeleri bulmak için içimdeki savaş daha da şiddetlenmişti. "Bu birliğin içinde olmak beni her zaman kötü hissettirdi."
"O zaman gidelim!" dedi, sesi kararlılıkla yankılandı. "Gidelim His, kendine acı çektirmene izin verecek değilim. Nereye istersen ben de Yağız da gelirim. Hep geldik, yine geliriz!"
Yasmin'in sadakati ve sevgisi kalbimi ısıttı ama gerçekler daha acımasızdı. "Burada olmamız gerekiyor," dedim, gözlerimdeki acıyı saklayamadan. "Buna mecburuz."
"Neden?" diye sordu merakla, sesindeki umut kırıntılarını yakalamaya çalışarak. "Neler planlıyorsun?"
"Zorlu'yu ve kediciği başka bir yerde zapt edemem," dedim, sesimde bariz bir yalanın titremesi vardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BRONZ SERİSİ
Mystery / Thriller❝El bebek, gül bebek değil; el bebek, öl bebek.❞ Karanlık örgütün kurduğu düzen için doğmuş bir kız çocuğuyken ona verilen en büyük ceza sevgisizlikti. Kaderini kabullendi ve kartını oynadı. O kim miydi? Hisar Alatav. Hayır, sil. His Alatav. Karanl...