Bir ışık yak bu satıra, aydınlansın sayfalar...
♜
🕯️
HİSAR ALATAV
Bazı insanlar kendini hiçbir satıra ait hissetmezmiş. Yanlış yazıldığını düşünürmüş. Yarım kalan bir romanda tamamlanmayı beklermiş.
Mürekkep yetmemiş, satır boşluğundan düşmüş, virgülle ara verilmiş gibiydim.
Hangi satırda kaldığımı bilmiyordum.
Hikâye bitmesin diye çabalayan yanım, bir evin önünde duruyordu. Ev, Serdal Alpan Qarayev'e aitti. Katliamdan sonra günler geçmişti ve kendime geldiğim ilk an ayaklanmıştım. Bronz'un evindeki misafirliğim sandığımdan kısa sürmüştü. Kaldığımız dağ evinden ayrılmış, ben kendi yoluma o kendi yoluna gitmişti. KALE tarafından zorla alıkoyulmuş, beynimdeki çip çıkartıldıktan sonra serbest kalmıştım. Yasmin'le küçük bir dertleşme seansından sonra unutana kadar içmiş, zil zurna sarhoş olmuştuk.
Yapmam gereken bir görev vardı, ölümü hatırlamam gerekiyordu.
Ben ise konuşmak için Serdal'ın yanına gelmiştim. Bronz, Serdal'la konuşmayı denemiş fakat başarılı olamamıştı.
"Serdal?" diye seslendim. Kapı önündeki kameraya el salladım. Beni görünce kapıyı açsın diye kameraya bir şebeklik yapmadığım kalmıştı fakat açmamakta ısrarcıydı. Sabırsız çıkan sesimle tekrardan, "Alpan!" dedim. Belirsizlikten nefret ederdim. Bir şeyleri kesinleştirip yoluma öyle devam etmeliydim.
Doğru eve geldiğime emindim. Üstelik bana konumu atan Bronz'du. Serdal dakikalar boyunca kapıyı açmadığı için telefonumu çıkarıp Bronz'u aradım.
Çağrıyı yanıtlamasıyla, "Hisar?" diyen sesini işittim.
Bir başkası Hisar dediğinde tetiklenirken Bronz deyince kendimi hiç rahatsız hissetmiyordum. Hem demesini istiyor hem de istemiyordum.
Araya uzun zaman girmemişti. Onun hayatımdaki varlığına alıştığımı, gözlerimin sürekli olarak onu aramasıyla fark etmiştim. Bana Hisar diye seslenmesini kulağım hep arayacaktı.
"Bronz," dedim gerçekçi bir hissiyatın verdiği sıcak sesimle. Hafif nazlı bir ton çıkarmayı da ihmal etmemiştim. Etrafıma kısa bir bakış atıp konuşmaya devam ettim. "Beni özledin mi?"
Hattın ucundan tok bir soluk aldığını işittim. "Ne için aramıştın, Hisar?" dedi oldukça düz çıkan bir sesle. Sesinden beni özlediği belli oluyordu.
Dilimi damağıma vurup, "Çok samimiyetsizsin," dedim. Sesim olduğundan gıcık çıkmıştı. "İnsan yalandan evet der. Hem korkma, nikah masasında değiliz. Evet deyince beni olmayan nüfusuna almayacaksın!"
Bu sefer burnundan soluk almıştı. Bunu ayırt edebilmiştim çünkü burnu genel olarak kapalı olduğu için yeteri kadar soluklanamıyordu. "Ne için aradığını söyleyecek misin?" diye sorarken sesindeki sabır dileyen tonu hissettim. "Toplantının ortasındayım ve beni bekliyorlar."
"Benim için bekletemez misin?" derken sabrını taşırmaya yemin etmiş gibiydim.
Oldukça soğuk bir sesle, "Kapatıyorum," dedi eski hâline çok geçmeden geri dönmüştü. "Anlaşılan önemli bir şey demeyeceksin ve yine canın sıkıldığı için benimle uğraşmakta buldun çareyi. Diğer türlü daha birkaç gün önce sarhoş bir şekilde arayıp sabaha kadar şarkılar söyleyerek rahatsız etmenin başka bir açıklaması olamaz."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BRONZ SERİSİ
Mystery / Thriller❝El bebek, gül bebek değil; el bebek, öl bebek.❞ Karanlık örgütün kurduğu düzen için doğmuş bir kız çocuğuyken ona verilen en büyük ceza sevgisizlikti. Kaderini kabullendi ve kartını oynadı. O kim miydi? Hisar Alatav. Hayır, sil. His Alatav. Karanl...