Bir ışık yak bu satıra, aydınlansın sayfalar...
♜
Bedenimdeki yorgunluk hissi gitmiyordu. Göz kapaklarımı kaldırmakta güçlük yaşarken uzandığım yerde gerindim. Ağzımın içi kupkuruydu. Uyku bedenimi terk etmiyordu, sadece uyumak istiyordum.
Odadan dışarı çıktığımda Bronz'a ait blokta yalnız olduğumu fark ettim. Duştan sonra kıyafetlerimi giymiştim ama misafir bloğuna gidip hızlıca onları değiştirmem gerekiyordu.
Bronz'un bloğundan çıktığım sırada bahçede oturan bir kadın gördüm. Bakışları direkt olarak beni bulmuştu. Burada olmamdan hiç hoşnut değildi. Üstelik Bronz'un evinden çıktığım için şaşkınlıkla bakıyordu. Onu daha önce görmediğime emindim. Esmer bir kadındı, benden birkaç yaş büyük olmalıydı. Olgun duruyordu.
Ona anlamsız bakışlar atarak ilerledim.
Misafir bloğuna geçtim, hızlıca odaya çıkıp üstümü değiştirdikten sonra tekrar aşağıya indim. Mutfaktan sesler gelirken adımlarımı oraya yönelttim. Serdal Qarayev kendine kahve yapıyordu.
"Serdal," dedim onu görmeyi beklemiyordum. "Hangi rüzgâr attı seni buraya?"
"İşler güçler," dedi Serdal yanıma doğru gelirken. Uzun boyuyla bana sarıldığında yüzüm göğsüne anca değmişti. "Nasıl gidiyor?" diye sordu gülümseyen ifadesiyle. "Diğerlerini ikna edebildin mi? El ele tutuşup Bronz Bronz Bronz diyecek miyiz?"
Tok bir kahkaha patlattığımda sesim yankılandı. "Siz sandığımdan çetin çıktınız," dedim gülmeyi keserek. "Sanaç birkaç şey çıtlattı. Beni kıskanıyormuşsunuz."
"Sadece önlem almak istiyoruz," diyerek düzeltti Serdal.
"Bırakın Bronz ne istiyorsa yapsın," dedim. "Belki de sizin böyle yapmanız onu bana daha çok itiyordur?"
"Artık bıraktım," dedi Serdal pes etmiş bir şekilde. Bana da kahve bardağı tutuşturduğunda ilerlemeye başladık. Kapıdan çıkacağı zaman yüzünü buruşturdu. "Burası is mi kokuyor bana mı öyle geliyor?"
Kafamı olumlu anlamda salladım. "Benden duymuş gibi olma ama Bronz evi yaktı," dedim sır verir gibi.
"Ne?" dedi şaşkınlıkla.
"Evet, inanmıyorsan ona sor. Deli mi ne, sinirini evden çıkartıyor." Gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırdım.
"Saçmalama, öyle bir şey yapacak biri değil," dediğinde bahçeye çoktan çıkmıştık. Helikopterin sesi geliyordu. Yüzümü buruşturdum. "Bu evi yaptırmak için çok çabaladığını biliyorum. Kolayca zarar vermez."
"Gelince kendisine sorarsın," derken dışarıda gördüğüm kişilere dikkat kesildim. Bronz ve az önce gördüğüm kadın golf sahasının oradalardı. Beraber golf oynuyorlardı.
Kimdi bu kadın? Ve neden golf oynuyorlardı?
Damarlarımın arasında gezinen sadece kan olmaktan çıktığında bakışlarımı kıstım. Mutlu görünüyorlardı. Samimilerdi. Bronz için öylesine biri olmadığı belliydi. Mart ayından beri Bronz'un hayatındaydım ama o kadını hiç görmemiştim.
"Baksana," deyip Serdal'ın koluna vurdum ve ileriyi işaret ettim. "Bronz'un golf oynadığı kadın kim?"
"Nefel," dedi. "Arkana'dan biri."
"Hmmm," dedim kahvemden bir yudum alırken. "Önemli biri mi?"
"Çok," dedi Serdal. "Azize kartının sahibi."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BRONZ SERİSİ
Mystery / Thriller❝El bebek, gül bebek değil; el bebek, öl bebek.❞ Karanlık örgütün kurduğu düzen için doğmuş bir kız çocuğuyken ona verilen en büyük ceza sevgisizlikti. Kaderini kabullendi ve kartını oynadı. O kim miydi? Hisar Alatav. Hayır, sil. His Alatav. Karanl...