♖ RESİTAL 50 ♖

124K 8.6K 5.8K
                                    

Bir ışık yak bu satıra, aydınlansın sayfalar...

|3. KİTAP|
ARKANA
GİRİŞ

Arkana'nın içinde filizlenen tek tohum ihanetti.

Bir tohum.

İki duygu.

Biri sevgi, biri nefret. Biri aklın, biri aşkın.

Onların tohumları ne sevgi ne nefret; yalnızca ihanet.

"Daha gelmedik mi?" İmparatoriçe'nin dudaklarından dökülen kelimeler sabırsız bir tondaydı. Gözleri kapalı bir halde; çok güvendiği nişanlısıyla birlikte yürüyordu. Arkana içindelerdi ve her adımını ezbere bildiği binanın katlarında nereye gittiğini kestiremiyordu. Teninin kaplayan soğuklukla, girişe yaklaştığını hissetti fakat buna anlam veremedi. "Toplantıyı nasıl bitirdiğimi bilmiyorum! Sürprizin her neyse umarım toplantıyı aceleyle bitirmeme değecek bir şeydir!"

"Geldik sayılır," dedi İmparator. Yüzünde gülümseyen bir ifade vardı. İkisi de oldukça gençti ve henüz otuzlu yaşlara erişmemişlerdi. "Nişanlına güven."

"Güveniyorum," dedi İmparatoriçe. "Sana güveniyorum." Güven karşılıklı olması gereken bir şeydi, nişanlısının da hep ona güveneceğini düşünmüştü. En büyük yanılgısını yaşayacağını bilmiyordu, Roza.

"İşte geldik..." dediğinde ikisinin de adımları durdu. Sabırsızlığı giderek arttı İmparatoriçe'nin. Heyecanla gözündeki bandı kaldırmasını bekledi. Aşık olduğu adamın kokusu bütün ciğerlerine dolmuştu. Kehribar... Ölüm kokan kehribar. İmparator sevdiği kadının gözlerini kapatan bandı yavaşça çıkardı ve onu arkasına doğru çevirdi.

İmparatoriçe, açılan gözleriyle etrafı gizlerken tenine değen soğuklukla girişte olduğunu hissetmiş, gördüğü kadarıyla hisleri onu yanıltmamıştı. Arkana girişinde kocaman bir resim vardı. Gustav Klimt'in Öpücük tablosu taşlarla işlenmişti.

O resimde İmparator ve İmparatoriçe vardı.

"Bu..." diye mırıldandı İmparatoriçe. Böyle bir şeyi görmeyi beklemediği gözlerinden okunuyordu. Şaşırmıştı. Dilinden düşürmediği o tablo, ilmek ilmek işlediği örgütün girişinde yer alıyordu. Üstelik çok görkemli bir şekilde duvardaydı.

"Biz," dedi İmparator. "O çok sevdiğin tabloda yer alıyoruz."

Hücrelerini kaplayan mutlulukla genç adama kollarını doladı ve yanağına yumuşak ama bir o kadar da tutkulu bir öpücük yerleşti. "Sana neden hayran olduğumu bir kere daha anladım," dedi. "Bu yaptığın benim için büyük bir önem taşıyor. Beni nasıl mutlu edeceğini çok iyi biliyorsun, sevgilim."

"Beğendin mi?" İmparator emin olmak istedi. Genç kadının gözleri ışıl ışıldı ve bunu görüyor olsa da yine de sordu.

"Yıllar geçse de Arkana'ya kendimizden izler bırakmak çok hoş olacak," dedi İmparatoriçe. Yüreğine dokunan adamı nasıl sevmezdi? Yüreğine dokunan adama nasıl ihanet edebilirdi? Yüreğine dokunan adam, nasıl olur da ona inanmazdı?

Bazı insanlarla iki kere tanışırmışsın, bunu da yaşayacaktı Roza.

"İlk adımımızı attık," dedi İmparator. "Arkana sınırları içerisinde çok fazla bizden hatıra olacak." Yalnızca kendisi kalmıştı. Gelecek nesiller ne Şeytan'ı ne de asıl kurucu olan İmparatoriçe'yi bilmemişti.

BRONZ SERİSİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin