Bir ışık yak bu satıra, aydınlansın sayfalar...
♜
Cemal Süreya'nın da dediği gibi, hisler söylenmemeli, hisler hissettirilmeli.
Hissettiğim güçten dolayı gözlerimi aralamak zorunda kaldım. Beni uyandıran şeye dikkat kesilirken ışığın açık olmasıyla rahatlamıştım. Bronz'la uyuyordum.
Evet, bu hayal etmemin ötesinde bir şeydi ve biz birkaç gecedir bunu yapmaya devam ediyorduk. Ne o bir şey diyordu ne de ben. Sanki hep buna ihtiyacımız varmış gibiydi. Gün içinde nerede olursak olalım gece olduğunda uyumak için bir araya geliyorduk.
Onunla uyuduğum kaçıncı geceydi bu?
Artık günleri aklımda tutamıyordum. Kaç mumum kaldığını bile bilmiyordum. An'daydım, an'ı yaşıyordum ve an'da kalıyordum.
Sayılı gün çabuk biterdi ve ben hiç ölmeyecekmişim gibi yaşıyordum.
Beraber uyuduğumuz her gece uyumadan önce Bronz beni yara izimden öpüyor, bacaklarımın arasına yerleşiyor, ışıktan rahatsız olduğu için yüzünü göğsüme gömüyordu.
Karanlığı seviyordu.
Şimdi ise pozisyon değiştirmişti, direkt olarak bana sarılıyordu. Bana neden sarılıyordu ki? Daha önce hiç böyle bir şey yapmamıştı. Beni uyandıran da pozisyon değiştirmesiydi.
"Bronz," diye fısıldadım. Beni kızıyla karıştırmış olabilir miydi?
Daha önce bana sarıldığını hatırlamıyordum. Beni defalarca kollarının arasına almıştı ama sarılmakla, kollarında olmak arasında dağlar kadar fark vardı.
Uyanması için hafifçe koluna vurdum. "Bronz," diye tekrarladım. "Bana sarılıyorsun!" Sitem gibi çıkan sesime karşılık uyumaya devam etti. Uykusu derin gözüküyordu ve uyandırıp uyandırmamak arasında kalmıştım.
Bakışlarım dijital saate kaydı. Sayıları okudum.
00.00'dı.
Saat tam gece yarısı olmuştu, artık ertesi güne geçiş yapmıştık.
Bir mum daha sönmüştü ancak bu sefer onun kollarının arasındaydım. Mumlara değil; an'a odaklandım.
Ölmek için güzel bir yerdi kolları. Bu gece kollarında ölmek isterim.
Gözlerimi kapatıp bana sarılmasının keyfini çıkarttım. Ona sarılmamıştım. Beni sarmaladığı için hareket edemiyordum. Yalnızca o bana sarılıyordu. Sanırım hiç aynı anda birbirimize sarılmamıştık.
Yüzümü onun göğsüne gömdüm ve kehribar kokusunu doyasıya içime çektim. Hiç tatmadığım bu hissin bana yaşattığı duyguyu aklıma kazıdım.
Sanki yalnız değilsin der gibi sarılıyordu.
İlk defa gerçekten de yalnız olmadığımı hissettim.
Saçlarımın üstüne sıcak dudaklarını yerleştirdi. Gerçek mi yoksa rüya mı olduğuna emin olamazken gerçek olmasını umarak kendimi onun kollarına bıraktım.
Hayır, sil.
Kolları değil, kalbi. Kendimi kalbine bıraktım. Orada bana bir şey olmazdı.
🕯️
Sabah olduğunda mutluluğum yüzümden okunuyordu. İster istemez kendimi gülümserken bulmuştum. Ağzım kulaklarıma varacaktı. Bronz yataktan kalkana kadar bana sarılmaya devam etmişti. Bunun gerçek mi ya da sanrı mı olduğunu ayırt edebilmek için ara ara uyanıp kontrol etmiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BRONZ SERİSİ
Mystery / Thriller❝El bebek, gül bebek değil; el bebek, öl bebek.❞ Karanlık örgütün kurduğu düzen için doğmuş bir kız çocuğuyken ona verilen en büyük ceza sevgisizlikti. Kaderini kabullendi ve kartını oynadı. O kim miydi? Hisar Alatav. Hayır, sil. His Alatav. Karanl...