♖ RESİTAL 20 ♖

178K 14.5K 19.6K
                                    

Bir ışık yak bu satıra, aydınlansın sayfalar...

Avuçlarımın içi terlerken alkışlamayı kesmedim. Gözümün karalığıyla hiçbir şey benim için imkânsız değildi. Serdal'a doğruyüksek sesle, "Aslansın, kaplansın, yaparsın sen!" dedim.

Serdal, Viran'a sağ kroşe vuracağı sırada durdu ve bana doğru döndü. Nefes nefese, "Ne dedin sen?" diye sordu. Kaşlarını çatmış, alnında damar belirginleşecek kadar kendini sıkmıştı.

Ringin kenarından çıktığında üstüme doğru yürümeye başladı. Bir anda neden böyle davrandığını anlamadığım için ona bomboş gözlerle bakarken, "Yaparsın sen dedim..." diye mırıldandım. "Bir şey demedim lolipop, sakin ol."

"Öncesinde bir şey dedin!" diye bağırdı. Elindeki eldiveni çıkarıp ringe fırlattı.

Bronz ikimizin arasına girdiğinde onu geriye doğru itmeye çalıştı. "Bir şey demedi Serdal," dedi. Serdal beyazdan kırmızıya dönen kan çanağı gözlerini benden bir saniye olsun ayırmıyordu.

"Maça devam edin." Serdal Qarayev hiçbir tepki vermeden öylece dururken Bronz onu tekrar sertçe geriye itekledi. "Qarayev. Maça. Devam. Et."

Bronz'un dilinden dökülen sert kelimelerle benimle göz kontağını kesti. Viran eldivenini tekrar eline verdiğinde ringin içine geri girdi. Burnundan solurken ağzının içinde bir şeyler mırıldanarak konuştu lâkin onu duyamadım. "Çıkalım," dedi Bronz, kolumdan tutarken. Öylece olduğum yerde kaldım. Parmaklarını çenemde hissederken bakışlarımı zoraki bir şekilde kendine çevirdi. Onunla buluşan gözlerimle dudaklarını tekrar araladı. "Çıkıyoruz Hisar."

Kolumu tutan ellerinden ayrılıp önden yürümeye başladım. Kapalı spor salonundan dışarıya çıkıp kendi bloğuma doğru hiç sapmadan ilerledim. "Hepsinin beni öldüresi var," diye kendi kendime mırıldandım.

"Dinle," dedi Bronz, sabırsız bir sesle. "Aslan-"

Konuşmasını kestim. "Dinlemek istemiyorum."

Beni kolumdan çekip kendine doğru sertçe çevirdiğinde bedenim ona doğru savruldu. "Dinleyeceksin," dedi, kelimelerin üstüne basa basa konuşurken. "Aslan diye bağırdın. Aslan'ın Serdal için anısı var. Kimseye söyletmez, adını dahi andırmaz. Sen söyleyince bir anda kendinden geçti. Uzun bir zamandır anmadığı ya da ona söylenmediği için olabilir."

"Ne var?" diye bağırdım. "Ne anısı var? Bana bu kadar bağırıp üstüme yürüyecek kadar ne anısı var?"

"Oğlunun adı."

Duyduğum şeyle ona alık bir ifadeyle baktım. Yüzüme dağılan şaşkınlığımı fark ettiğinde, "Üç yaşındaki oğlunun adı, Aslan Qarayev," diye devam etti Bronz.

"Serdal Qarayev bir baba mı?" diye sorduğumda şaşkınlığın nidası dudaklarımdan döküldü. "Evli mi?"

Yutkundu. "Artık değil..." dedi Bronz. Harelerine yerleşen üzüntü kalbimi bir bıçak gibi kesti. "İkisi de yaşamıyor. Ne karısı ne de çocuğu. Çocuk konusu onun için biraz hassas. Ona oğlunun adıyla seslenince delirdi biraz."

"Ben..." dediğimde derin bir nefesi ciğerlerime doldurdum. "Ben bilmiyordum. Haberim yoktu. Bilerek ona oğlunu falan kullanmadım. Ben ne diyeceğimi bilmiyorum..."

Ilımlı bir sesle, "Bir şey demene gerek yok," dedi Bronz. "İyi bir oyuncu ol. Sakın ama sakın ona acıyan gözlerle bakma. Onun buna ihtiyacı yok. Sadece tekrar etmemen için anlattım sana. Yoksa bu benim sana anlatabileceğim bir şey değil."

BRONZ SERİSİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin