♜ RESİTAL 35 ♜

152K 8K 4.4K
                                    

Bir ışık yak bu satıra, aydınlansın sayfalar...

Kıyamet.

Bizim sonumuz olan bir kıyamet başlattı. Üstelik bunu yapan, onun ağzından çıkan kelimelerdi.

Onun dudakları.

Benim dudaklarım.

Kıyamet.

Ben bu kıyametle baş edemiyorum. Zihnim bu cümle karşısında acı içinde tetiklendi. Söylenmemesi gereken bir kelimeydi. Gecenin gündüze karşı direnmesine neden olan bir kelimeydi. Savaşın başlangıcı olan bir kelimeydi.

Kulağımdaki kulaklık bir anda çekilince korkmadan edemedim. Bakışlarım, bana benzeyen gözlerle buluşurken kalbimden kanıma bir kor dağıldı. Babam kızgın olduğu belli olan gözleriyle bana bakarak, "Sana sesleniyorum! Ben sana kulaklık takmanı yasaklamadım mı?!" dedi. Korku bedenimi kaplarken dişlerimi birbirine bastırdım. "Eğitimlerin için evden ayrılman gerekiyor," diye devam etti. "Ne kadar sürer bilmiyorum, alabildiğin her şeyi yanına al. Belki bir yıl sürebilir, belki birkaç hafta, bu senin kabiliyetine bağlı."

Ona çevrilen gözlerime karşın bana ters bir şekilde baktı. "Oyalanma Hisar." Yanıma doğru hızlı adımlarla geldi. Bakışları elimdeki deftere düştüğünde sabırsızca, "Ne yazıp çiziyorsun?" diye sordu.

Dişlerimi sıkmaya devam ederken elimden aldığı deftere yan gözle baktım. "Müzik hocası ödev vermişti, onu yapıyordum." Yalan. Yalan. Yalan. Dilimden kolay kolay doğru dökülmezdi. "Notalarla ilgili, saçma sapan işler işte."

Gözleri kısıldığında bana tehlikenin içine düşmüşüm gibi baktı. "Müfredatından haberim var, unuttun mu yoksa küçük kızım? Senin müzik dersi almadığını biliyorum," diye konuşurken elindeki defteri avuçlarının arasında parçalarcasına sıktı. "Tabii, başka öğretmenlerden ders almıyorsan. Mesela Rozalia gibi..."

Rozalia Vanizan.

Vanizan imparatorluğunun korkulu rüyası olan kadın. Annemin annesi, benim de çoğu zaman annem gibiydi. Annemden daha çok annelik yapmıştı. Lâkin babam onu sevmediği için ayda yılda bir görüşebiliyorduk.

Babamın bilmediği gizli buluşmalar haricinde onu nadiren görebiliyordum.

"Bunun büyükannemle hiçbir alakası yok," diye fısıldadım. Babam, söylediğim cümlelere kulak asmazken ölüme doğru attığı adımlarıyla odanın içinde bulunan şömineye hiç düşünmeden defterimi attı.

İrileşen harelerimle boğazımdan acı bir çığlık koparken şömineye doğru hamle yaptım. "Notalarımdı!" dedim. "Sana hiçbir zararı yoktu! Benim notalarımdı!" Elimi şömineye atmış ama saniyesinde geri çekmiştim. Harelerim şöminenin içinde yangınla dans eden defterde kalırken gözlerimden yaşlar düştü.

Babam acımasız bir şekilde, "Sana yalan söylemeyi öğreten benim," dedi. "Ama sana hiçbir zaman babana yalan söylemeyi öğretmedim. Dahası, sana bunu yasakladım! Bana her yalan söylediğinde seni cezalandırdığımı biliyorsun!"

Simsiyah olan, külleri etrafa saçılan defterden bakışlarımı ayırmadan, "Bana verebileceğin en büyük cezayı verdin, baba," diye fısıldadım. "Anneme yazmıştım o notaları. Duyduğunda beni anlayacaktı. Müziğin tek bir dili olur. Evrenseldir." Burnumu seslice çektim. "Benim annemle hiç dilim yok. O bizim ortak dilimiz olacaktı. Beni anlayacak ve benimle konuşacaktı."

BRONZ SERİSİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin