Bölüm 52: Aşk ve Küller

2.7K 253 257
                                    

Ben geldim! Finallerim ve dönemim sonunda bitti. Hatta ben bölümü yazmaya çalışırken tekrar başladılar. Çok uzun bir ara verdiğimiz için sizi daha fazla tutmayacağım. Bölüm sonunda uzun uzun hasret gidermeyi düşünüyorum.  Yazım yanlışlarını mazur görün lütfen. Çünkü çok yorgunum. Yine de okurken bulduklarınızın yanına yorum yaparsanız düzeltirim.

Son bir not, @ashley_merlin bu bölümde sana verdiğim bir sözü de yerine getirmiş oluyorum ama hem bu hem de yeni hesabın kapanmış, bulamadım seni :) Yine de sözümü yerine getirmek istedim. Bir yazar da bir Pendragon gibi sözünü tutmalı ne de olsa...Eğer bu notu okuyorsan bana ulaş canım. 

Medyada bir şaheserin coverı var. Tavsiye ederim. Bölüme de uyuyor hani

Hatırlamak İsteyenlere Önceki Bölümün Sonu:

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Hatırlamak İsteyenlere Önceki Bölümün Sonu:

""Gerçekten sizi diğer ailelerden ayıran bir şeyler var öyle değil mi Pendragon."

Uzaklarda bir yerlerde çaldığını hayal ettiğim tehlike çanlarına rağmen burnumu havaya dikip cevap verdim.

"Elbette var. Biz Büyücülük Dünyasının en kadim ailelerinden biriyiz unuttun mu."

"Unutmadım." dedi hoşnut bir ifadeyle." Genetik mirasınızı biraz daha açıklayacak mısın? Fantastik yaratıklar merak uyandırıcı."

"Ateşle oynuyorsun Riddle." dedim ayağa kalkarken. "Cynithia'ya portresi konusunda tavsiye vermeye sözüm var. Gitmeliyim."

Fakat ayağa kalktığımda hızlı bir hareketle kolumu tuttu. Ani hareketi yüzünden sendeleyip sırtımı duvara yasladığımda Tom'un yüzü tam karşımdaydı.

"Ateşle oynamayı sevdim." Gözleri dudaklarımdaydı.

"Yanabilirsin."

"Birazcık yanmayacaksan ateşle oynamanın eğlencesi ne Cassiopeia?"

Dudakları dudaklarımın üzerine kapandığında kalbim tekledi. İçgüdülerim bana bağırıyorlardı fakat Tom Riddle beni böylesine bir tutkuyla öperken bir şeyler duymak mümkün değildi. Sadece kalbimin fısıltıları vardı. Milyonlarca anlaşılmaz fısıltı...

Tom aramızdaki mesafeyi en aza indirip kollarını belime doladı. Elimi ensesine bıraktığımda dudakları benimkilerden ayrıldı. Eğdiği başını bir an kaldırdığında burnu saçlarımın başladığı yere değdi ve kokumu derince içine çektiğini duydum.

Fakat o an benim gördüğüm şey Tom'un hemen arkasında kalan ve ona dehşet verici şekilde yakın görünen tabloydu.

Birden karışık fısıltıların bazıları yüseldi.

Duyduğum şey tehlikeydi.

Jorah Pendragon'ın gözlerinin olması gereken yerlerde diğer Pendragonlarınkiler gibi parlak irisler değil siyah bir boşluk vardı. Buna rağmen bakışlarını üzerimizde hissedebiliyordum. Huzursuzluğumun sebebiyse aramızda yüzlerce yıl olan ölü bir Pendragon erkeği değildi.

Pendragon Kehaneti [A Tom Riddle Story]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin