jolenepotter Bu bölümü sana ithaf ediyorum. Çünkü bu ismi kullanıp bunu yapmasam ayıp olurdu değil mi? Ne dersiniz bunu belki ara sıra yaparım. Şarkıyı dinlemenizi tavsiye ederim. :-)
"Kalkma Zamanı Pendragon!"
Gözlerimi açmadan rahat yatakta dönerek bedenimi soğuk taş duvara yasladım. Slytherin Ortak Salonu zemine, duvarlara ve ya camlara değmediğiniz sürece sanıldığı kadar dondurucu bir ortam değildi. Anlaşılan Salazar Slytherin odayı tasarlarken eski bir tılsımla kendi kendini ısıtabilmesini de sağlamıştı.
"Pendragon! Tom seni odaya bıraktığında gün ışımaya başlamıştı. Yani uyanaman normal fakat benden de bu kadar!"
Evelyn Bulstrode kıskançlık kokan sesiyle son kez çığırdı ve kapıyı çarparak odadan çıktı. Bense öylece tepemdeki gümüş işlemeli tavanı izliyordum.
"Tom seni getirdiğinde gün ışımaya başlamıştı."
Kabus gördüğümü hatırlıyordum. Sonrasında Capella'nın gelişi, Tom'un beni odadan çıkartması, Jolene Blossom ve Loki... Hepsi aklımdaydı. Hatta Tom ile koridorda yürüyüşümüzü de hatırlıyordum. Fakat gözlerimin önüne getirebildiğim son kare yürürken bir şey yapmak için durmamızdı. Gerisi yoktu.
Öğrencilerin yargılayıcı bakışlarına karşı beni koruması, ellerimi tutuşu ve bana kısa yürüyüşümüzde rehberlik edişi unutabileceğim şeyler değildi. Sonra...Sonra Kara gölün kıyısına gitmiştik ve ben temiz hava alırken bana eşlik etmişti. Bunu biliyordum. Fakat bilmek ve hatırlamak aynı şey değildi. Göl havasının gereğinden fazla ısınıp gerilmiş bedenimi rahatlattığını biliyordum. Tuhaf olan yanıysa bu anıyı düşündüğümde gözlerimin önüne olması gerektiği gibi ay ışığında parıldayan göl yüzeyini izleyişim gelmiyordu. Sadece bir karanlık vardı.
Başıma rahatsız edici bir ağrı girdi. Tek hareketle yataktan aşağı atladım. Evelyn ile ortak kullandığımız odanın kapısına geldiğimde elim soğuk kapı kolunu buldu. Fakat yanağımın hafif hafif sızlamasıyla başımı kapının karşısındaki büyük aynaya çevirdim. Hızımın etkisiyle uzun siyah saçlarım savruldu ve yüzümün sağ tarafını açıkta bıraktı.
Parmaklarım kapı kolundan kayıp yüzümü bulduklarında nefesimi tuttum ve yavaşça aynaya yaklaştım. Beni bu kadar şaşırtan şey şakağımdan başlayıp çene kemiğime kadar inen ince çiziklerdi. Fiziksel acıya dayanıklıydım, dayanamadığım şey belirsizlikti. İşin kötüsü içimden bir ses yara izlerimin dün geceki kopuk hatıralarımla bağlantılı olduğunu bilmemdi.
Dehşetle açılan gözlerimi aynadaki yansımama dikip olay örgüsüne o kadar odaklanmıştım ki odanın kapısı gıcırdayarak hızla açıldığında yerimden sıçradım. Jolene Blossom salınarak odaya girdi. Üzerinde kan kırmızısı saten bir gecelik ve yine aynı renk ve aynı kumaştan yapılma bir sabahlık vardı. Kırmızı kumaş kızıl saçlarıyla harika bir kontrast oluşturmamasına, hatta fazlasıyla abartılı görünmesine rağmen beyaz teninin üzerinde resmen parlıyordu. Sert bakışlarımı önemsemeden odaya göz gezdirdi ve son olarak yeşil gözleri benimkilerle buluştu.
Bakışları yüzümü dolaşmaya başladığında başımı eğdim ve kulağımın arkasına sıkıştırdığım saçlarımın yara izlerini örtmesini sağladım. Bir an gözleri kısıldı. Ardından aramızdaki kısa mesafeyi adımlayarak yanıma ulaştı.
"Dün gece için kusura bakma Pendragon. İnsanların zor zamanları olabilir ve uyku da fedakarlık edemeyeceğim binlerce şeyden en önemlisi."
İçimden şımarık safkan profiline ne kadar uyduğunu geçirdim. Şatafatı sevdiği belli oluyordu. Onu benim zamanımdaki Gryffindorelu Elena Shepherd'a benzetmeden edemedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Pendragon Kehaneti [A Tom Riddle Story]
FanfictionA Tom Marvolo Riddle Story *** Büyücülük Dünyasının en soylu hanesi Pendragonların tek kızı Morgana, ailesinin birden ortadan kaybolmasıyla teyzesi Walburga Black'in yanına taşınır. Karanlık aile sırlarıyla bilinen bu iki ailenin genç cadıdan sakl...