Marvolo Gaunt. Tom'un dedesi.Sonunda nerede olduğumuzu anlamıştım. Fakat zihnimde beliren soru işaretleri azalmamıştı. Tam tersine artmıştı. Geliş sebebimizin Tom'un hayatını kurtarmak olduğunu biliyordum. Eğer soru sormayacağıma ve onu engellemeyeceğime söz verseydim beni de yanında getirecekti. Fakat kendisini tanımayan ve bir zamanlar annesini hor gören dedesinin ona ne gibi bir yardımı olabilirdi ki?
Bildiğim tek bir şey varsa o da şuydu: Tom birazdan burada olacakları daha doğrusu yapacaklarını engellemek isteyeceğimi biliyordu. Bu yüzden beni başından atmaya çalışmıştı. Yüzüm memnuniyetsizlikle buruştu. Başaramamıştı. Kenara çekilip olacakları beklemeye başladım.
Eh ne diyebilirdim ki? Gözlerimi kapattım ve annemden aldığımı bildiğim kurnazlığım için Tanrı'ya şükrettim.
__________________________
Tom'un yürüdüğü patikada peşine takılmış ilerlerken durdum ve ayaklarımın dibindeki su birikintisine başımı eğdim. Su birikintisinin yüzeyinde siyah saçlarımla çevrelenen tanıdık yüzüm yerine yavaş yavaş yıldızlarla aydınlanmaya başlamış geceyi gördüm. Büyümün hala geçerli olduğunu bilmenin verdiği taze özgüvene tutundum ve ses çıkarmamak adına elbisemin eteklerini topladım.Tom buraya daha önce de gelmiş gibi kendinden emin bir şekilde harap evin kapısına yürüdü. Kapıya çivilenmiş yılan ölüsüne bir an baktıktan sonra sertçe kapıyı yumrukladı. Kapının açılması bir yana içeriden bu tarafa doğru gelindiğine dair bir tıkırtı bile duyulmadı. Olacaklara daha rahat şahit olmak için yavaşça yürüdüm ve Tom'un biraz arkasında durdum.
Ahşap kapı aniden açılıp arkasındaki duvara çarparak yerine geri döndüğünde az kalsın yerimden sıçrıyordum. Kapıyı açan - Marvolo Gaunt olduğunu tahmin ettiğim- adam daha ben yüzünü bile göremeden açılan kapıyı tutup aralık olacak şekilde kendine çekti. Tom'un eli sinirle cebine gitti. Yumruğu cebinde bir şişlik oluşmasına sebep olduğunda biliyordum ki asasını kavramıştı.
"Sen o'sun!" diye bağırdı içeriden Marvolo. "Kardeşim olacak kanıbozuğun kaçtığı pis Muggle'sın!"
Tom'un kendini kontrol etmeye çalıştığının farkındaydım. Fakat çabalarının onu ne kadar zorladığı alnında atıp duran damardan belliydi.
"Ben o değilim! Ben onun... Onun oğluyum."
Sessizlik ikisinin arasında bir süre hüküm sürdükten sonra Marvolo yavaşça kapıyı açtı.
"Aynı ona benziyorsun."
Tom babasına benzemesi bir suçmuş gibi başını eğmeye yeltendi. Ancak yapmak üzere olduğu şeyi fark ettiğinde bundan vazgeçip başını dikleştirdi.
"İçeri gel. Ne istiyorsan öğren ve git."
Tom onu zerre kadar önemsemeden evin içine giren adamın peşine düştü. Kapıyı dalgınca geri ittiğinde kapanmak üzereyken parmak uçlarımla uyguladığım hafif kuvvet hareketini durdurdu. İçeri doğru ilk adımımı attığım anda dikkatli olmam gerektiğini anladım. Nedeniyse Tom'un ayağına yapışmış gazeteydi. Çöp ev kavramının resmen tam karşılığının içindeydik. Laminatlar yapış yapış iğrenç bir toz tabakasıyla kaplanmıştı. Her yer içki şişeleri ve çeşit çeşit çöple doluydu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Pendragon Kehaneti [A Tom Riddle Story]
FanfictionA Tom Marvolo Riddle Story *** Büyücülük Dünyasının en soylu hanesi Pendragonların tek kızı Morgana, ailesinin birden ortadan kaybolmasıyla teyzesi Walburga Black'in yanına taşınır. Karanlık aile sırlarıyla bilinen bu iki ailenin genç cadıdan sakl...