Dumbledore Tom'u açık açık tehdit edip odadan çıktıktan sonra Tom başını yavaşça bana çevirdi. Gözleri bana saldırmadan önce olduğu gibi kırmızıya dönmüştü.
"Hepsi senin yüzünden! Beni öyle kışkırtmasaydın bunların hiçbiri olmayacaktı!"
Gözlerim şokla açıldı. Ne yani asalarımız ikiz olduğu için beni mi suçluyordu?
"Sen kendine hakim olup bir canavar gibi değil, insan gibi davransaydın bunların hiçbiri olmazdı!"
Gözleri gittikçe daha korkunç bir hal alıyordu. Etrafa yayılan enerjisini hissedebiliyordum ve enerjisi bile o kadar öfke doluydu ki canım yanıyordu.
"Çık."
Ben de öfkeliydim ve altta kalmak istemiyordum. Fakat tekrar konuştuğunda bu sefer sesindeki nefret neredeyse elle tutulabilecek kadar somuttu. Canlı bir şey olsaydı beden bulup tırnaklarını kara tahtaya sürten bir yaratık olurdu.
"Defol buradan! Seni bir daha görmek istemiyorum!"
Dilimin ucuna kadar gelen hakaretleri yuttum. Omzuma o kadar ağır bir yük binmişti ki neredeyse gözlerim dolacaktı. Gerçekten görevimin bu aptalla ilişkili olması gerekli miydi?
Arkamı dönüp yere düşmüş kitabımı bile almadan revirden çıktım.
İçimdeki duygunun ne olduğunu bilmiyordum. Üzüldüğünde, hayal kırıklığına uğradığında, utandığında göstermemeye çalışan insanlardandım. Bana bunları hissettirmek isteyen kişi başarılı olduğunu anlarsa aynı damarları her seferinde kullanacağını düşünüyordum. Bu yüzden bu hislerin hepsine tek bir tepkiyle karşılık veriyordum.
Öfke.
Çocukluğumdan beri hepsini öfkeyle maskelemiştim. Belki beni üzen kişiye üzüldüğümü göstersem bir daha beni kırmamak için uğraşırdı ancak insanlar o kadar kirliydi ki bir açık bulurlarsa bir daha unutmuyor, her kavgada her anlaşmazlıkta aynı yeri dürtüyorlardı. Bu riski göze alamamış ve hepsini baskılamıştım bende.
Evet, insanlar artık ne hissettiğimi anlayamıyorlardı. Fakat sorun şu ki ben de anlayamıyordum.
Kaderimi tamamlayamamaktan mı korkuyordum?
Tom'a baktığımda bir görünüp bir kaybolan küçücük insanlık kırıntılarının fos çıkması mı beni endişelendiriyordu?
Kuzenimin fedakarlığının boşa gitmesinden ve onu hayal kırıklığına uğratmaktan mı korkuyordum?
Tom'u sürekli dibimde bulmak, tam arkadaş olabileceğimizi düşünmüşken aslında benden bilgi almaya çalıştığını öğrenmek mi beni üzüyordu?
Tom, Tom, Tom
Yürürken düşüncelere dalıp yasaklı ormanın derinlerine girdiğimi gördüğümde derin bir nefes aldım ve atabildiğim kadar yüksek sesli bir çığlık attım.
"Lanet olsun sana Tom Riddle! Senden nefret ediyorum!"
Sesim yankılandığında ormanın içinden bazı canlıların hareketlendiğini hissettim. Kimisi insan sesinden kaçıyor, kimisi merakla bu tarafa doğru ilerliyordu. Bu tarafa doğru gelenlerin arasında çok da dost canlısı olmayanların da olduğunu bildiğimden hızla ormanın çıkışına koştum.
Çıkışa yakın bir yere geldiğimde durup ellerimi dizlerime koyarak nefeslenmeye başladım. Fakat birden yan tarafımdan gelen ulumalarla tekrar koşmaya başladım.
Ormandan çıkmadan önce siyah tüylü bir hayvanın yaprakların arasında kaybolduğunu gördüm fakat bu sonraki günlerde de buraya gelip içimi boşaltmama engel olamayacaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Pendragon Kehaneti [A Tom Riddle Story]
FanfictionA Tom Marvolo Riddle Story *** Büyücülük Dünyasının en soylu hanesi Pendragonların tek kızı Morgana, ailesinin birden ortadan kaybolmasıyla teyzesi Walburga Black'in yanına taşınır. Karanlık aile sırlarıyla bilinen bu iki ailenin genç cadıdan sakl...