Bölüm 30: William Dawson

3.6K 429 175
                                    

Zevkle kahvaltımı yaparken bir yandan da Lysandre Malfoy'un aktardığı dedikoduları dinliyordum. Açıkçası bir zamanlar arkadaşım olan insanların ebeveynlerinin yediği haltlar hiç mi hiç ilgimi çekmiyordu. Ancak tatlı sarışın cadıyı kırmamak için onu dinliyormuş gibi yapıyordum. Çünkü aklımda önceki akşam Tom'la yaşadıklarımız dönüp duruyordu.

"Morgana beni dinliyor musun sen!?"

Anlaşılan oyunculuk yeteneklerim bu sefer beni yarı yolda bırakmıştı.

"Riddle sana bakıyor. Sanırım seni gelecek Slug Klübü toplantısına davet etmek istiyor."

"Ne! Bunu da nereden çıkardın? Büyük ihtimalle sana bakıyordur. Ayrıca o toplantıya gitmek için bir partnere ihtiyacım yok zaten."

Başımı çevirip ondan kurtulmak istedim ama beni engelledi ve omuzlarıma ellerini yerleştirerek tekrar ona bakmamı sağladı.

"Ah ne kadar cahilsin Morgana! Her neyse böylesine mesafeli olmanı kuzeyden gelmene yoracağım. Ben sana öğretirim. Profesör Slughorn partilerine partnerle gelinmesinden hoşlandığını dile getirmese de hep bunun imasını yapar. Sanırım yaşı ne kadar ilerlerse ilerlesin çöpçatanlık yetenekleri körelmiyor."

"Tamam belki birini davet ederim." dedim Lysandre'nin çenesinden kurtulmak için. Gözlerini kocaman kocaman açıp bana ayıplayan bakışlar attı.

"Hayır, hayır. Tom seni davet ederse kabul etmelisin. Böyle bir fırsatı kaçıramazsın!"

Birden içimden yükselen sinirle başımı boynumun kıtlamasına neden olacak bir hızla ona çevirdim.

"Madem onu bu kadar beğeniyorsun gidip konuşayım da senin partnerin olsun!"

Tam yerimden kalkacakken Lysandre kolumu tutarak tekrar yerime oturmamı sağladı.

"Sevgilin olacak adama sabır diliyorum. Bu kadar kıskanç bir partner her erkeğin harcı değil."

Gözlerine baktığımda orada olmasını beklediğim kırgınlığın yerinde muziplik kırıntıları gördüm. Malfoy kadınları kesinlikle baş belasıydı. Kuzenim Narcissa'nın da gelecekte büyük ihtimalle onlardan biri olacağını düşününce gülümsemeden edemedim.

Lysandre beklemediğim bir anda beni itip kendisi de sandalyesini geriye doğru biraz sürükledi. Yanılmış mıydım? Acaba kırılmış mıydı? Ben gönlünü almak için beyaza yakın platin sarısı saçlarını övmek veya soluk teninde Slytherin üniformasının ne kadar hoş göründüğünü söylemek için ağzımı açmışken aramızdaki mesafeyi tekrar kapattı.

"Sana baktığını söylemiştim!"

İlk önce şaşkınca kızın yüzüne baktım. Sonra kontrolsüzce başımı Tom'un olduğu tarafa çevirdim. Gerçekten de bana bakıyordu. Göz göze geldiğimizde anlam veremediğim şekilde kızarabilseydim kızaracağım kadar utandım. Ben utangaç bir kız değildim. Bu da neydi?

Molfoy kızı koca bir kahkaha patlattığında ondan bir an önce kurtulmam gerektiğine bir kez daha emin oldum. Büyük salona ineli bir saat bile olmamıştı. Fakat kız ikide bir attığı şen kahkahalarla bütün bakışları üzerimize topluyordu.

"Ah şimdi de gülümsüyor! Merlin'in sakalı Morgana! Riddle'ı güldürdün!"

"Ben gidiyorum. Derste görüşürüz."

"Ne yaptım ki ben şimdi?" diye bağırdı arkamdan.

Görmesem de Slytherinlerin bıkkınca ona baktıklarını biliyordum. Kız hiç durmadan son seste çalışan bir radyo gibiydi. Baskıcı bir safkan aileden, hem de Malfoy ailesinden gelen bir insan nasıl bu kadar neşeli olabilirdi?

Pendragon Kehaneti [A Tom Riddle Story]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin