Yavaşça ışığın altından çekilip duvara yaslandım. Elim benden izinsiz bir şekilde kalbimin üzerine kapandı. Ne olduğunu çoktan anlamıştım.
"Muggle Almanya hükümeti Londra'yı bombalamış."
Ailenin geri kalanının yüzlerinde beliren dehşet dolu ifadeleri görmek için başımı kaldırmadım. Kalbim telaşla göğüs kafesimi döverken gözlerimin önünde sabah bana hayal kırıklığı ve suçlamayla bakan bir çift yeşil göz vardı. Aklımda dönüp duransa tek bir isimdi.
Tom.
_______________________
Tom Marvolo Riddle,
Yıldızların altında yeşil gözlerini aklıma kazıdığım, karşılık almayacağımı bilmeme rağmen gururumu ayaklar altına alarak başımı göğsüne yasladığım, bana kitap okumasını istediğim için türlü dolaplar çevirdiğim oğlan...
Gün boyu merdiven çıkıp inmekten hissizleşen bacaklarım ve düşünmekten zonklayan beynim haberi aldığım anda bendeki karşılıklarını yitirmişlerdi. Odama çıkarken hiçbirini umursamadım. Portrede keşfedeceğim sırrın heyecanıyla koridorları geçerken bile bu kadar hızlı değildim.
Aileden başka kimsenin Muggle Londra'sında kalmış hakkında endişelenilmesi gereken bir tanıdığı yoktu. Safkanlar damarlarında dolaşan büyülü kanın verdiği güvenceyle sıcak evlerinde oturuyorlardı. Ailemin durumdan ne haberleri vardı ne de yapabileceklerini düşündüğüm bir şey.
Pelerinimi üstüme giyerken düşünmeden hareket ettiğimin farkındaydım. Fevriliğimin bedelini bu iş bittiğinde ödeyebilirdim. Fakat şu an daha büyük bir sorunum vardı. Tom'u bulmam gerektiğini biliyordum. Fakat bunu nasıl yapacağıma dair zerre fikrim yoktu.
Yetimhanede kaldığını biliyordum. Fakat Londra'da onlarca yetimhane vardı. Tam olarak şimdi, İkinci Dünya Savaşının en alevli zamanında ise bu yetimhanelerde kalan çocukların sayılarının iki katına çıktığına emindim. Panik boğazıma şeytan sarmaşığı gibi sarılırken çığlık atmak istedim. Parmaklarımı saçlarımın arasına daldırdım ve elime değen gümüş tokayı kopan saç tellerini umursamadan çekip odanın öbür ucuna fırlattım.
Ne kadar solgun ve hasta göründüğünü fark etmiştin. Diye hatırlattım kendime.
Onu son görüşümün üzerinden bir haftadan fazla zaman geçmiş olmasına rağmen bembeyaz teni hala gözlerimin önündeydi. Trenin balkonunda kollarımı sımsıkı beline doladığımda kemiklerini hissetmiştim. İçimdeki vicdan veya şeytan susmadı ve devam etti.
Buna rağmen gitmesine izin verdin. Neden bu halde olduğunu öğrenmedin. Ona defalarca kez zarar verdin.
"Ama... Ama o da bana zarar verdi. Kaç kez hem de!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Pendragon Kehaneti [A Tom Riddle Story]
FanfictionA Tom Marvolo Riddle Story *** Büyücülük Dünyasının en soylu hanesi Pendragonların tek kızı Morgana, ailesinin birden ortadan kaybolmasıyla teyzesi Walburga Black'in yanına taşınır. Karanlık aile sırlarıyla bilinen bu iki ailenin genç cadıdan sakl...