"Unuttukları şey şuydu." Diye mırıldandı karşımda oturan kadın kendini hatırlatırcasına.Saniyeler önce onunla konuşuyor olmama rağmen varlığını unuttuğum kadının baktığı yöne baktım. Benimle konuşmuyordu. Eli şiş karnındaydı ve büyük ihtimalle sadece az önce konuştuğumuz konuyu tekrar aklından geçiriyordu. Gözleri iyice yaklaştığımız malikanenin en uzun kulesinden yerlere kadar uzanan saten bayraktaydı. Kanatlarını iki yana açmış bir ejderha süslü italik harflerle yazılmış hane ismini çevrelemişlerdi.
Cynithia'yı taklit edip gözlerimi bayrakta gezdirdim. Mevcut konumlarını koruyan parmaklarımı kıpırdatıp siyah buklelerden birini açtım. Tom'un nefesi yüzüme çarptı. Cynithia aynı yere baktığımızı belli edercesine armanın altındaki Latince hane sloganını mırıldandı.
"Aşk her şeyi yener."
__________________________
Tom'un malikaneye girişi öngördüğümden çok daha olaysız olmuştu. Kendisi pek de tek başına yürüyebilecek halde görünmese de yardımlarımızı reddetmişti. Cynithia ve çocuklar fazla ısrar etmeden ve sorgulamadan ana girişten içeri girmiş, gözden kaybolmuşlardı. Bense Tom'u direkt odamın olduğu kuleye götürecek girişi arıyordum.
Tehlike geçtiğinde havanın ne kadar da soğuk olduğunu fark etmiştim. Üzerimdeki elbise ve pelerin kadife olmasına rağmen üşüyordum. Yumuşamış toprak yolda yürürken gözlerim Tom'un üzerindeydi. Hafifçe sendeliyor ve zorlukla nefes alıyordu. Yine de onu bulduğum andan daha iyi göründüğü inkar edilemezdi.
Yüzünde tek tük kan lekeleri vardı. Kıyafetleri ve teni neredeyse tamamen isle kaplanmıştı. Fakat asıl sorun aksayan adımlar atarken sıkıca tuttuğu koluydu. Asıl sorun savaşın getirdikleri değildi. Benim ona verdiğim hediyeydi. Kolunu kara büyüyle işaretlememiş olsaydım o binadan çıkabilirmiydi diye merak ettim. Düşüncelerimin arasından hızla çıktım. Gece karanlığında bile bana göz kırparcasına parıldayan cam kule kapısına doğru hızlı bir adım attım.
Başımı çevirip hemen arkamdaki Tom'un bana yetişmesi için biraz bekledim. Yanıma geldiğinde kule kapısına doğru yan yana yürümeye başlamıştık. Bir şeylere dayanma ihtiyacını ona tam olarak bakmadan bile anlayabiliyordum. Bu yüzden öne attığım adımımı tesadüfen sağ tarafıma saptıratak kolumun onunkine çarpmasına neden oldum.
Zaten zar zor sağladığı dengesi beklemediği darbenin etkisiyle tamamen yerle bir olmuştu. Hızla kolunu yakalayıp bedenini kendime çektim. Ona çarpma cüretini gösterdiğim için tüm yorgunluğuna rağmen dönüp bana kötü bir bakış attı. Sevimli olmasını umduğum bir ifadeyle gülümseyip bozuntuya vermeden kolumu sımsıkı onunkine doladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Pendragon Kehaneti [A Tom Riddle Story]
FanfictionA Tom Marvolo Riddle Story *** Büyücülük Dünyasının en soylu hanesi Pendragonların tek kızı Morgana, ailesinin birden ortadan kaybolmasıyla teyzesi Walburga Black'in yanına taşınır. Karanlık aile sırlarıyla bilinen bu iki ailenin genç cadıdan sakl...