Bölüm 21: İkiz Asalar

3.7K 414 387
                                    

İçimdeki bölüm atma isteğine karşı koyamadığım için gereken son oyu ben verdim. Jdndkdksmsm Şimdi ders çalışmaya gidiyorum. 1 saat dolmadan herhangi birinizin yorumuna cevap verirsem beni linç edin.

...Siniri zerre kadar azalmadı. Tam tersine, öyle bir lanet yolladı ki konuşurken zayıflamasına izin verdiğim kalkanım parçalandı. Zaten güçlü olsa bile tutabileceğimden emin değildim. Çünkü ciddi anlamda karanlık bir büyüydü.

"İmpractra!"

Parçalanan kalkanla birlikte yere savruldum ve ellerimi bedenime sararak kesme lanetinin bedenimi parçalayacağı andan kendimi korumaya çalıştım.

Yeşil ışık son hızla önüme kadar geldi. O kadar yakınımdaydı ki karanlık enerjiyi hissedebiliyordum. Fakat son anda yön değiştirerek daha ikimizde ne olduğunu anlayamadan Tom'a çarptı.

Tom haykırarak yere yığıldı. Gözlerim yuvalarından fırlayacakmış gibi hissediyordum. Az önce ne olmuştu? Beyaz gömleğinde ilk önce uzunlamasına kırmızı izler göründü. Sonra gömlek tamamen kırmızıya boyandı.

Bense sadece öyle durdum. O yerde can çekişirken içimden bir ses gidip yardım etmemi söylüyordu. Fakat diğer yanım lanet yön değiştirmeseydi yerde yatanın ben olacağımı, bunu hak ettiğini söylüyordu. Hangisinin mantığım hangisinin duygusal yanım olduğunu kestiremiyordum.

Benden yardım beklemediğini de biliyordum. Kimse lanetlemeye çalıştığı insanın kendini kurtarmasını bekleyecek kadar aptal olamazdı. Tom aptal değildi. Çevresinde kandan bir göl oluşmaya başlarken elleri hala umutsuzca asasını arıyordu. Ancak asası sınıfın diğer ucundaydı.

Kendime düşünmek için fırsat vermedim ve arkamı dönerek kapıdan çıktım. Fakat daha koridorun sonuna gelemeden tuhaf bir şey hissettim. Regulus tehlikedeyken hissettiğim şeye benziyordu. Sanki içimdeki bir şey bir yere bağlıydı da beni çekiştiriyordu.

"Lanet olsun! Sen bir aptalsın Morgana. O seni bu yaptığına pişman edecek."

Ve az önce çıktığım odaya birkaç büyük adımda tekrar ulaştım. Kapıyı o kadar hızlı açtım ki savrularak duvardan birkaç sıva parçasının kopup yere düşmesine sebep oldu.

Ya bana öyle geliyordu yada Tom'un solgun teni geçen birkaç saniyede daha da beyazlamıştı. Kanın üstüme bulaşmasını umursamadan yanına diz çöktüm. Ellerimi sırtından geçirerek hafifçe doğrulmasını sağladım. Gözlerini aralayıp şaşkınlıkla bana baktı.

"Burada ne arıyorsun? Yarım bıraktığın işi mi tamamlayacaksın?"

Şaşkınlıkla ona baktım. Konuşurken bir yandan da sırtımdaki pelerini çıkardım.

"Beni öldürmeye çalışan sendin. Bu halde olma sebebin de aptal bir büyüyü bile doğru düzgün yapamaman."

Gömleğinin düğmelerini açarak elimdeki pelerini sertçe karnına bastırdım. Yüksek sesle inledi. Hayır, merhametli falan değildim.

"Şimdi ayağa kalkacağız tamam mı? Seni revire götürmeliyiz."

Kolunu omzuma atarak destek olup ayağa kalkmasını sağladım. Bir eli pelerini karnındaki kesiklere bastırıyor bir eli benden destek alıyordu.

"Büyüyü ilk kez denedim. Etkilerini bilmiyordum. Seninle buluşmadan önce ismini gördüm ve denemek istedim."

"Ne yani ilk kez gördüğün bir büyüyü üzerimde mi denedin?"

Zorlukla konuştu. Gözkapakları giderek ağırlaşıyormuş gibi bir hali vardı ve revire daha yolumuz vardı. Şu an konuştuklarımızın bir önemi yoktu. İkimizde sadece uyanık kalması için konuştuğumuzu ve bu iş bittiğinde her halükarda canını okuyacağımı biliyorduk.

Pendragon Kehaneti [A Tom Riddle Story]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin