Bu aralar "İşte şimdi siçtum ağzinuza!" diye bağırıp milletin üstüne atlamak istediğim bir dönemden geçiyoruz. O yüzden önümüzdeki birkaç bölüm çok hafif şiddet içeriyor. Jsjdhdjsjbd Ayrıca şunu da söylemek isterim, gereken son oyu kendim verdim. Sizi böyle delirtmek acımasız geldi çünkü. Ama yine yapacağım.Aynadaki yansımama baktım. Üzerimde pahalı olduğu her halinden belli olan işlemeli bir elbise vardı. Büyükkannem belli ki zevkli bir kadındı. Uyurken biraz kilo kaybetmiş olmam dışında şu an hiçbir sorun yoktu. O da zaten belli olmuyordu. Fakat içimde rahatsız edici bir kıpırtı vardı.
Tom'un ve babamın söylediklerinden anladığım kadarıyla bütün okul beni görmek için bekliyordu. Eh, bahçede kanlar içinde bir kızın bulunduğunu ve iki hafta boyunca uyuduğunu duysam ben de onu görmek isterdim. Seneye yeni başlamıştık ancak uyurken birinci sınıfların Şapka Seremonisini kaçırmıştım. Bu yüzden benimki hazır olduğum zaman akşam yemeğinde yapılacaktı.
Hiçbir zaman özgüvensiz bir kız olmamıştım. Black ailesi bana hep destek vermişti ama geriliyordum işte. Seçileceğim binayla ilgili değildi. Altı sene önce Slytherin'e seçildiysem bugün, içimde bu intikam ateşi yanarken başka yere seçilme ihtimalim hiç mi hiç yoktu. Peki beni geren neydi? Yüzlerce öğrencinin sorgulayıcı bakışları mı? Hayır. Belki... Belki bir tanesininkiler. Sirekli şüpheli bakan tuhaf yeşil gözler gerilme sebebim olabilir miydi?
"Kendine gel Morgana! İsmini Kraliçe takım yıldızından aldın. O sandalyeye otur ve nasıl bir kraliçe olduğunu göster!"
Kendime yaptığım aşırı abartılı ve saçma motivasyondan sonra derin bir nefes aldım ve kapı kolunu indirdim. Bunları söyleyip beni cesaretlendirecek bir Sirius olmadığına göre artık kendi içimde kibirli bir pislik olmalıydım. Koridora çıktığımda boş olduğunu gördüm. Tahminen dördüncü kattaydım. Akşam yemeğinin zamanı gelmiş olmalı ki yakınlarda kimse yoktu. Ezbere bildiğim merdivenlerden indim ve Büyük Salon'un kapalı kapısını duraklamadan ittirdim. Uyguladığım küçük kuvvetle kapılar sonuna kadar açıldı.
Ve... Bütün salonun bakışları üzerime döndü. Duruşumdan ödün vermeyerek burnumu biraz daha havaya diktim.
Blackler tarafından büyütülen bir Pendragon kadınısın. O halde sırtını dikleştir ve asaletinin hakkını ver.
Alışkanlık üzere Slytherin masasına yönelecekken son anda yolumu değiştirdim ve kimseyle göz göze gelmeden direkt Müdür Dippet'ın önünde durdum.
"Hazırım Prefesör. Binamı öğrenip bir an önce eğitimime devam etmek istiyorum."
Dippet'ın iri bir tavuk parçasına saplanmış çatalı havada kaldı. Neredeyse ağzı da açılacaktı.
"Ah tabi, tabi. Albus! Şapka lütfen! Lütfen şu sandalyeye geçin küçük hanım."
Dippet beni yemeklerini yiyen öğrencilere tepeden bakan platformun üstüne koyulmuş sandalyeye yönlendirdi. Hala ismimi kullanmıyordu. Neden inanmadığını bilmiyordum ancak Pendragonlar vardığında yüzünün alacağı ifadeyi zevkle izleyecektim. Otururken sanki sandalyeye değil de bir tahta oturuyormuş gibi davrandım. İnsanlara itici gelebilirdi ama şu an bu bana az da olsa destek sağlıyordu. Dumbledore eski şapkayı başıma taktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Pendragon Kehaneti [A Tom Riddle Story]
FanfictionA Tom Marvolo Riddle Story *** Büyücülük Dünyasının en soylu hanesi Pendragonların tek kızı Morgana, ailesinin birden ortadan kaybolmasıyla teyzesi Walburga Black'in yanına taşınır. Karanlık aile sırlarıyla bilinen bu iki ailenin genç cadıdan sakl...