Bölüm 6: Hogwarts

4.6K 460 169
                                    

Sonunda Hogwarts...

Ertesi Gün,  Hogwarts'ın ilk günü/ Morgana 11 yaşında

Erken saate rağmen o sabah Black Malikanesinde evcinleri dışında kimse yoktu. Black ailesinin tüm üyeleri olarak -Artık bir Black olarak anılmaktan eskisi kadar rahatsız değildim.- Hogwarts ekspresindeydik. Walburga teyzem hepimize hatta Sirius'a bile sarıldı. Yüzünde hüzünlü ama gururlu bir ifade vardı.

Sonunda trene bindiğimizde Andromeda ortadan kayboldu. Bella Cissy'i Slytherin'den arkadaşlarının olduğu kompartımana doğru sürüklerken Sirius bize onunla gelip arkadaşlarıyla tanışmamızı teklif etti. Onaylayarak peşine düştük. Binalar arası rekabet şimdiden beni geriyordu. Bozulmaz yemin etmiş bile olsak durumu riske atmayacaktım. Sirius'un arkadaşlarıyla iyi ilişkiler kurarsak olumsuz ihtimallerden biri elenirdi.

Kompartımana ulaştığımızda Sirius sürgülü kapıyı iterek bizi içeri buyur etti. Regulus'la yan yana oturduk. Benim yanımda ise kumral, yüzünde uzunlamasına bir yara izi olan bir çocuk vardı. Sirius bizi bütün arkadaşlarıyla tek tek tanıştırdı. Hepsi samimi ve neşeli çocuklardı ve şimdilik bize karşı bir önyargıları yoktu.  Sessiz ve özgüvensiz olan Peter aşırı gürültülü ve özgüvenli olansa James'di. Açıkçası aralarında kanımın en çok ısındığı tam ikisinin arasında olan Remus'tu. Kültürlü ve sakin bir çocuktu. İyi anlaşabileceğimizi düşünüyordum. Yüzündeki yara izinin hikayesini merak ediyordum ancak daha ilk konuşmamızda nasıl olduğunu soracak kadar kaba değildim.

Uzunca bir süre sohbet ettik. Açık konuşmak gerekirse onları dinlemekten ve sohbete katılmaktan zevk almıştım. Potterların yaz tatilini, Remus'un yeni keşfettiği iksir dükkanını, Peter'ın kız kardeşinin ne kadar dayanılmaz olduğunu ve bizim yaramazlıklarımızı konuştuğumuz birkaç saatin sonunda tok olan karınlarımızın da etkisiyle üzerimize bir ağırlık çökmüştü. Remus ve Sirius yer değiştirip Sirius yanıma yerleştiğinde başımı Regulus'un, ayaklarımı Sirius'un dizlerine uzatıp gözlerimi yumdum. Sirius ne kadar yakın olduğumuzdan onlara bahsetmiş olmalı ki kimseden bir hayret nidası duyulmadı.

Birkaç saat sonra Hogwarts'a yaklaştığımızı koridordan gelen koşuşturmalardan anladık ve biz de üstlerimizi değiştirdik. Sirius ve arkadaşlarının formaları bordo ve altın sarısıydı. İkisi de sıcak renkler olduğu için benim gibi soğukkanlı bir insanı boğması normaldi. Bizim formalarımızsa siyahtı. Şapka seremonisinden sonra binamızın renklerini alacaklardı.

Trenden inip  Hagrid adlı bekçinin yardımıyla kayıklara bindik. Dikkatli bakınca uzalardaki bir kayıkta iki sarı kafa gördüm. Narcissa ve Lucius. Diğerlerini dürtüp onlara da iki sarışını gösterdiğimde ikisi evlenip çocuk sahibi olurlarsa çocuğun Dumbledore'un sakalından bile daha beyaz olacağını söyleyip eğlendiler. Ben Lucius'un asaletini ve Narcissa'nın yüz hatlarını alırsa fazlaca kızın canını yakabilecek bir çocuk ortaya çıkacağını düşündüm ancak son anda ağzımı tutarak konunun kapanmasına izin verdim.

Hogwarts'a girdiğimizde ayrılık vaktinin gelmesi hızlı oldu. Sirius ve arkadaşları kendi binalarına geçerken son anda Sirius'u cübbesinden yakaladım ve kendime döndürdüm. Bir bana bir yanımdaki Regulus'a baktı. Ardından kolunu sıvayarak ikimize de kocaman sırıttı. Gümüş damarlar artık görünmüyordu ama kesik hala oradaydı. Mesajı aldığımızda rahatlayarak birinci sınıfların oturduğu masaya geçtik ve Şapka Seremonisi başladı. 

"Rosier Evan"

"Slytherin!"  Slytherin masasından alkışlar koptu.

"Longbottom Frank"

"Gryfindor!"

"Nott Celine"

"Ravenclaw! "

"Black Narcissa"

"Slytherin!" Alkışlara ben de katıldım

"Gloria Shafiq"

"Gryfindor!" 

"Lovegood Xenophilius"

"Ravenclaw!"

"Black Regulus"

Şapka Regulus'un başına konduğunda diğerlerinde olduğu kadar çabuk cevap vermedi. Kuzenim bir şapkakilitleyen mi olacaktı?

"Cesaret görüyorum ama hayır Gryfindor değil. İsmini aldığın yıldızlar kadar parlak bir zeka görüyorum. Evet, Hmm... Ravenclaw olabilir mi? Ama yo, kurnazsın. Aynı zamanda kararlısın. İnandığın şey için göze alamayacağın şey yok. İşte şimdi seni nereye koyacağımı biliyorum."

"SLYTHERİN!"

Regulus mutlulukla sandalyeden indi ve Slytherin masasına geçti. Önce Sirius'a sonra bana bakıp ikimizden de güven veren bir gülümseme aldığında yan tarafındaki Avery oğlanıyla konuşmaya başladı.

"Pendragon Morgana"

İlerleyip sandalyeye oturdum. Profesör Mcgonagal başıma Seçmen Şapkayı yerleştirdi. Pendragon önemli bir soydu ve hem soyumun hem de seremoninin sonuncusu olmam nedeniyle meraklı bakışları üzerimde hissedebiliyordum. Müdür Dumbledore bile başını eğmiş bariz bir merakla şapkanın diyeceklerine kulak kabartmıştı.

"Hmm bir Pendragon... Baban fedakar bir adamdı onu Hufflepuff'a koymayı düşünmüştüm ama hayır kızım. Sende büyük bir güç var. Bu gücü kontol etmeyi öğrenmen gerek. Ve kurnazlık... Ah, şeytanı kandırıp elinden cehennemi alabilirsin öyle değil mi? Hiç şüphe yok!"

"SLYTHERİN!"

"SLYTHERİN!"

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

***

Slytherin yatakhanelerine ulaşmak için zindanlara inmeye başladığımızda bazı birinci sınıflar,

"Neden Slytherin yatakhanesinin de Ravenclaw'unki gibi bir kulede olmadığını"  tartışıyorlardı fakat ortak salona girer girmez sesleri kesildi.

Gümüş, zümrüt yeşili ve siyahla döşenen ortak salonda ne Gryffindor ortak salonundaki gibi boğucu derecede sıcak bir hava vardı ne de anlatıldığı gibi dondurucu bir soğuk. Duvarları boydan boya kaplayan camlardan gölün içi görünüyordu. Gölün doğal ışığı her biri tanınan büyücü ve cadılara ait olan portrelere vuruyor ve salona inanılmaz derecede gizemli bir hava katıyordu.

Kızlar ve erkekler yatakhanelerine dağıldığında başımı huzurla ipek yastığıma koydum. Gözlerimi kapatıp gölün dalgalarının camlara vururken çıkardığı sesleri dinlemeye başladım. Üçüncü evimi bulduğuma kara verdim ve uyumadan önce bu kadar şanslı olduğum için Tanrı'ya şükrederek huzurla uykuya daldım.

***

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

***

Bu bölümden sonra zaman atlayarak hikayeyi etkileyecek önemli olayları öğrenip varmamız gereken zamana varacağız.

Sihirli günler /*

Pendragon Kehaneti [A Tom Riddle Story]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin