Çınar ağacının gölgesinde oturmuş, Loki'nin tüylerini okşarken bir yandan da elimdeki mor kürenin gizemini çözmeye çalışıyordum.
Geçen hafta bir kere kehanet profesörümüz Profesör Bingly'e göstermek istemiştim. Fakat küreyi çantamdan çıkartır çıkartmaz Tom meraklı bakışlarını üzerime dikmiş ve kulağını bize vermişti. Zaten Profesör de kürenin kendisini ona açmadığını bunun anlamının doğru kişinin kendisi olmadığı olduğunu söylemişti. Ertesi gün daha ayrıntılı konuşmak için yalnız olduğum bir anda onu aradığımda Dumbledore'dan Profesör Bingly'nin okuldan ayrıldığını öğrenmiştim.
Morgana Pendragon bana bu küreyi vermekle neyi amaçlıyordu bilmiyordum ama şimdi olmasa da bunu mutlaka çözecektim. Mor ışıklarla titreşen küreyi yan tarafıma bıraktığımda Loki birden yerinden kalkarak dokunuşumdan kurtuldu ve patileriyle küreye vurarak oyun oynamaya başladı.
"Hayır Loki. O bir oyuncak değil." dedim boncuk boncuk gri gözleriyle bana bakan iri, tekir kediye.
Sadece oyuncu bir şekilde miyavladı. Ardından bana son kez bakarak tek bir pati hareketiyle cam kürenin hemen kıyısında durduğumuz yumuşak çimenlerle kaplı yokuştan yuvarlanıp yasak ormana doğru hızla ilerlemeya başlamasına neden oldu.
"Bunu neden yaptın!?"
Panikle kürenin peşinden Yasak Ormanın içine doğru koşmaya başladım. Zaten fazla içerilere yuvarlanamadan durmuştu. Bu yüzden ormandaki canlıların bana artık alıştığı ve zaten bu kısımda saldırgan yaratıkların olmayacağı düşüncesiyle tereddüt etmeden ormanın içine daldım.
Fakat yanılmıştım.
Tam küreyi kavramış, elimi kendime doğru çekecekken; siyah, tüylü bir kafa dikkat çekici bir parıltı yayan küreye atıldı. O an şaşkınlıktan ne olduğunu kavrayamadığım hayvan keskin dişlerini elime geçirerek küreyi elimden adeta kopararak akdı ve hızla ormanın içindeki dipsiz karanlıkta kayboldu.
Bense oldukça kötü görünen elimin acısıyla baş başa kalmıştım.
Kanayan elimi tutarak şatoya doğru hızlı adımlarla ilerlemeye başladım. Canım gerçekten çok yanıyordu. Yüzüm acıyla kasılmıştı ve inlememek için kendimi zar zor tutuyordum.
Vahşi bir hayvan bir kehanet küresiyle ne yapardı ki!?
Sonunda bahçeye tekrar girmiş ve öğrencilerin yoğunlaştığı yeşillik alana ulaşmıştım. Elimi göğsüme doğru biraz daha bastırdığımda birkaç metre ötemden neşeli bir ses duydum.
"Morgana bize katılmaya ne dersin?" Lysandre Malfoy'un yüzünde sıcak bir gülümseme vardı.
Fakat benim yüzümde nasıl bir ifade varsa birkaç saniye öncesine kadar gayet canlı görünen gülümsemesi dondu. Çevresinde Slytherinlerden oluşan geniş bir halka vardı. İçlerinden bana ilk dönen kardeşinin yüzündeki parlak gülümsemenin solmasının nedenini merak eden Abraxas Malfoy oldu. Ortamda bir sessizlik olduğunda on saniye öncesine kadar Capella ile konuşan Alexander yerinden fırladı.
"Aman Tanrım ne oldu sana!?"
Beni ne zaman buna benzer bir durumda görse aynı tepkiyi veriyordu. Ve bu özellikle annemin alev saçan gözleri üzerimdeyken daha da can sıkıcı bir hal alıyordu. Ayrıca onun haykırışıyla bütün bahçe bize dönmüştü. Ondan daha soğuk kanlı olmasına rağmen yine de endişeli görünen Anthony herkesten önce yanıma ulaştı.
O sırada köşede kalmış eski banktan birinin kalktığını fakat sonra tekrar kalktığı yere geri oturduğunu gördüm.
"Gitmeliyiz. Hadi, hemşire eline baksın."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Pendragon Kehaneti [A Tom Riddle Story]
FanfictionA Tom Marvolo Riddle Story *** Büyücülük Dünyasının en soylu hanesi Pendragonların tek kızı Morgana, ailesinin birden ortadan kaybolmasıyla teyzesi Walburga Black'in yanına taşınır. Karanlık aile sırlarıyla bilinen bu iki ailenin genç cadıdan sakl...