Bölüm 51: Ateşle Oynamak

3.1K 279 440
                                    


Öncelikle merhabaaaa! Bölüm sonunda uzun uzun konuşuruz ama şimdilik...

O çok övülen Edmund'ın nasıl göründüğü hakkında bir fikriniz olsun isteyebilirsiniz diye düşündüm. Yine de sizin hayal gücünüze kalmış tabii. 

Netleştirelim, Edmund önceki bölümde de denildiği gibi otuzlu yaşlarının sonu kırklı yaşlarının başı gibi bir yaşta. Genç Edmund'a bir yerlerde denk gelir miyiz acaba? Bakalım bakalım ;) Hanımlardan duyduğum kadarıyla şu aralar da cazibesinden pek bir şey kaybetmemiş. Aşağıya bıraktığım iki fotoğraf size gençliği hakkında biraz fikir versin. 

Medyaya Alexander için fikir isteyen birkaç kişi olduğu için bir fotoğraf bıraktım. Müzik videosunun hemen arkasında.

Bölüm sonunda Edmund ile ilgili minik bir duyuru daha var. Lütfen oy bile vermeyen ve bölüm dışı pasajları okumayan bir hayalet okuyucuysanız bile (burada çok üzgün bir şekilde surat asıyorum.) o duyuruyu okuyun ki sonrasında aklınız karışmasın.

) o duyuruyu okuyun ki sonrasında aklınız karışmasın

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


____________________________

"İsmin ne genç adam?"

Edmund'ın parmağı diğer elindeki yüzüğün üzerinden tekrar geçtiğinde salondaki yüksek tansiyonun nedenini çözdüğümü düşündüm ancak düşündüğüm şey bedenimin gerilmesine neden olmuştu. An itibarıyla salonda gergin olmayan tek kişi Tom'du.

"Tom Riddle efendim."

Edmund'ın yüzüne samimi olup olmadığını anlayamadığım bir gülümseme yayıldı.

Herkes nefesini tuttu. Uzanıp, fark edilmek umurumda olmadan Tom'un elini kavradım. Edmund evcininin açtığı kapıya doğru ilerleyip kendisinden az önde duran Xavier'in dışarı çıkmasını bekledi.

Dışarıda dehşet verici bir fırtına vardı. Açık kapıdan yağan yağmurun kokusu içeriye vuruyordu. Yere düşen damlaların sesiyse neredeyse sağır ediciydi. Sesten ürkmüşüm gibi Tom'a sokuldum ve elini daha çok sıktım. Tom başını eğip bana sorunumu anlamak istermiş gibi baktı. Gözlerindeki soruları görebiliyordum.

"Babanın tıpatıp aynısısın Tom."

Edmund dışarı bir adım attığında bir yerlerde gözleriyle aynı renkte bir şimşek çaktı. Fakat sözleri göğün gürültüsünden daha yüksekti.

"Fakat gözlerin... Onları annenden almışsın."


___________________________



Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Pendragon Kehaneti [A Tom Riddle Story]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin