Adam ofisine girdiği anda ceketini çıkarıp koltuğa fırlattı. Gömleğinin kollarını kıvırarak cama doğru yürüdü. Güneşli havayı izlerken kendine kızgındı. Yine yapmıştı. Yine risk almıştı. Şimdi ise koca bir gece boyunca neler olduğunu düşünerek kendini delirtecekti. Gözleri camdan yansıyan aksine takıldı. Kahverengi saçlar, yeşil gözler, kirli sakal, kalın dudaklar ve alkol. Üzerinde kurdelesi eksik, paketlenmiş bir Noel hediyesi!
Sinirle homurdanırken telefonu çaldı. Hızlı adımlarla masasına ulaştığında sesi hoparlöre vererek telefonu açtı.
"Evet?"
"Bay Marken, Bay Collins burada."
Kravatını gevşetirken cevap verdi. "Tamam, bekliyorum."
Murphy bugün ona çalışıyor olmalıydı. Tüm gecenin ardından ilk görüşmesinin Justin ile olmasının başka açıklaması yoktu. Derin bir nefes vererek kendini koltuğa attığı esnada kapıdan içeri orta boylu, karışık saçlı, sinir bozucu derecede güler yüzlü adam girdi.
"Carl, dostum nasılsın?"
Carl kaşlarını çattı. Ne zaman dost olmuşlardı?
"Teşekkürler Justin." Soruyu iade etmedi. Adamın nasıl olduğunu merak etmiyordu.
Justin, gülümsemesini koruyarak koltuğuna oturdu. Bu kaçık orospu çocuğunun insan olmayı ne zaman bıraktığını merak ediyordu. Sosyal ilişki diye bir şey duymuş muydu? En son ne zaman gülmüştü? Acaba o da işiyor muydu? Pipisi var mıydı? Yoksa öfkeli bakışları aynı zamanda boşaltım sisteminin işlevini yerine mi getiriyordu? Boğazını temizledi.
"Sana gönderdiğim sunumu inceledin mi?"
Carl bakışlarını bilgisayarın ekranından ayırmadan cevap verdi. "Evet."
"Ve?"
"Beni şaşırtacak bir şey göremedim ancak kabul edilebilir." Rezaletti. Tipikti. Kendilerine reklam ajansı diyen bir markanın bu sunumu yolladıktan sonra ofisteki yangın alarmı düğmesine basıp binayı boşaltmaları gerekirdi. Ancak bu adama borçluydu ve Carl'ın borçlu olmak kavramıyla sorunu vardı. Özellikle samimiyetsiz piçlere borçlu olmakla daha fazla sorunu vardı.
Justin, rahat bir nefes aldı. Projenin ayrıntılarına girmeden önce merak ettiği şey ise; adamın hayatı boyunca herhangi bir şeyden memnun olup olmadığıydı. Bir seks hayatının olduğundan bile şüpheliydi. Bu suratsızlıkla kesin olmadığını varsaydı. Kariyerinin bir bakirin elinde olduğu gerçeği kanını donduruyordu.
***
Annie, saatlerce çalışmanın ve sabah yaşadığı ufak çaplı krizin ardından sonunda evine girebildiğinde rahat bir nefes aldı. Elindeki poşetleri hiç âdeti olmamasına rağmen kapının yanına bırakıp salona ilerledi. Ev sessizdi, anlaşılan Rachel bir evinin olduğunu hatırlamıştı. Kendini koltuğa attığında gözü duvardaki saate takıldı. Bu saatte evde olmak ilginçti. Bu saatte karnının guruldaması daha da ilginçti. Yere bıraktığı poşeti hatırladı ve bedeninin tüm itirazlarına rağmen ayağa kalktı. Açken yapılan güzel bir yemek, güzel bir sekse bedeldi.
Domatesleri ince ince doğrarken kalçası çalan müziğe eşlik ediyordu. Zedelenen egosunu ancak güzel bir müzik ve bol kalorili, soslu bir makarna yeniden eski haline getirebilirdi. Dün geceyi ve sabahki saçmalığı düşünmeye başladı. Dün ne olmuştu?
Yakışıklı bir adam şarkı söylemişti. "Yakışıklı ve sarhoş" diye mırıldandı.
Adam garipti, utanmazdı, rahattı ve kimse umrunda değildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SEN DE KİMSİN? (TAMAMLANDI)
Lãng mạn32 yaşında, genç yaşına rağmen kariyeri başarılarla dolu, mükemmeliyetçi, sıkıcı derecede iyi olan Carl'ın, terapisti ve yakın arkadaşı dışında kimsenin bilmediği ufak bir problemi vardı. Bazen bilmediği yerlerde uyanıyor, gardrobunda tarzı olmayan...