4. Bölüm: Benimle Oynar mısın?

10K 562 126
                                    

Güneş ışıklarının stor perdenin arasından sızdığı oda, tıpkı içindeki kişi gibi sessizce uyuyordu. Tabii girdiği her ortamda ağırlığını hissettiren ve durumdan çokça memnun olan son model cep telefonu, bu durumdan memnun değildi. Spot ışıklarını tekrar üzerine çekmek istercesine son ses çalmaya başladı.

Telefon çalmaya başladığında odanın içini dolduran siren sesi, yatakta derin uykuda olan adamı sıçrattı. Yetti mi? Hayır. Adam panikle sesin nereden geldiğini anlamaya çalışırken doğrulup yastığına takıldı ve yuvarlanıp yere düştü. Lanet ederek doğrulmaya çalıştığında ayağı komodine çarptı. Acıyla ayağına uzanırken siren sesinin nereden geldiğini de artık biliyordu. Kaşlarını çattı.

Telefon mu çalıyordu? Evet.

Telefon onun muydu? Evet.

Peki bu lanet olasıca melodi de neyin nesiydi?

Ve neden bu kadar yüksek sesteydi?

Telefona uzanıp çalan alarmı sustururdu. Doğrulduğu esnada boy aynasındaki aksiyle kesişti. Hâlâ dünkü kıyafetleriyleydi ve saçları berbattı. Ağzı leş gibi kokuyor, sakalları rezil görünüyordu. İyi yanından bakmaya çalıştı. Kendi evinde uyanmak hoş bir değişiklikti. Bir duşun iyi geleceğini düşünüp ayaklanırken telefonundan saatine baktı. Henüz vakti olduğunu gördü ve telefonu yatağa fırlattı. Üzerindekini çıkarıp duşa gidecekken adımları birden durdu.

Başını çevirip yatağın üzerinde duran ve şu an çok tehlikeli görünen telefona korkarak ilerledi. Eğilip telefonu aldığında ilk kez ekran ışığının yanmasını istemiyordu. Ama gördüğü şeyin bir halüsinasyon mu yoksa gerçek mi olduğunu bilmeliydi. Cevabına göre ya duşa girip ayılacak ya da mutfaktaki kesici aletlerle korkutucu deneyler yapacaktı.

Kilidi açıp ekrana baktığında refleksle gözlerini kapadı. Telefonu bu kez kilidini kapamaya zahmet etmeden yatağa fırlattı. Yaratıcı küfür saatinde olmalıydı. Ayrıca yatak odasından duşa giden kısacık yolda elli adet küfür ederek bir rekora imza attığından da haberi yoktu.

Yatağın üzerindeki hâlâ ışığı sönmeyen telefon üzgündü. O seçilmiş kişiyken, markasıyla bile iç geçirten bir modelken nasıl yatağa fırlatılabilirdi? Kapak resmini o seçmemişti. Ne vardı yani kapak resminin böyle olmasında? Alt tarafı sokağın ortasında dikilmiş, çıplak şekilde poz veren bir adamın fotoğrafıydı. Bu ayrıcalıklı poz da kapak resmi yapılmıştı. Bazen hayat bir telefon için bile gerçekten zordu.

***

Carl, soğuk suyla kendine gelmeye çalışırken hâlâ sinirliydi. Çıplak bir halde yolun ortasında poz vermek de neydi tanrı aşkına? Bir de kollarını iki yana açmış ağzının şeklinden de çığlık attığı belli olan bir poz! Adeta Newyork'a kıçını dönmüş ve poz vermiş gibiydi. Peki, fotoğrafı kim çekmişti?

Dün geceye dair hatırladığı son şey, Rachel kotasını doldurduktan sonra başka bir bara gidip içmeye devam etmesiydi. İki kadeh viskiden sonrası yoktu. Hatırlamadığı diğer tecrübeleri ve telefonundaki kapak resmine bakacak olursa sonrası belliydi. Tek merak ettiği bu kez kimle ya da nasıl sevişmiş olduğu değil, o siktiği pozu nasıl verdiğiydi.

***

Annie, hareketli parçada dans ederken mutluydu. Bir yandan kahvaltısını hazırlıyor bir yandan da şarkıya eşlik ediyordu. Mükemmel geçen gecenin ardından bugün izinli olması keyfini daha da artırıyordu. Ah, intikam denen şey ne de tatlıydı.

***

Carl, duştan beline sardığı havluyla çıkarken gözleri yanıyordu. Hayır, elbette ağlamıyordu! Soğuk sudan bıkan vücudunu sıcak suyla haşlamıştı yalnızca. Sevgili banyosu da buhardan nasibini almış, intikamını da sahibinin gözlerinden almıştı o kadar...

SEN DE KİMSİN? (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin