68. Bölüm: Güneş Işığı ve Karınca

1.7K 183 170
                                    


Uzun süreden sonra yazdığım en uzun ve özel bölümlerden biri olabilir. Biraz da hüzünleniyorum, zira finali artık daha fazla hissediyorum. Neyse mıymışıklık etmeyeceğim. Bu bölüm yorumlarınızı biraz daha heyecanlı beklediğimi inkar edemem. Keşke çok yorum olsa falan (Evrene bol bol yorum enerjisi verir).

Seviyorum sizi. Mucuk. 

***

Gözlerini hızla açsa da görmeyen gözlerle etrafına baktı. Aynı anda hissettiği kafa karışıklığı, panik ve bilinmezlik duruma pek yardımcı olmuyordu. Ama hepsine alışmıştı Carl. Bir süre sonra hepsinin yerini kabul edişe bıraktığını biliyordu. Ki yine aynısı oldu. Karanlık, yerini netliğe bıraktı. Sürücü koltuğuna geri dönmüştü. Ne kadar süredir ortalarda olmadığını da birazdan öğrenirdi.

Mutfaktaydı ve ayaktaydı. Bir eylem halinde de yer değiştirdikleri olmuştu, şaşırmadı. Buzdolabının önündeydi ancak görmeyi beklemediği şey ile kaşlarını çattı. Buzdolabının üzerinde kâğıt yoktu. Çatık kaşları mümkünmüş gibi daha da çatıldı ve alnının ortasındaki çizgi yerine iyice yerleşti. Diğeri, son yazdığına -ki Carl için önemi büyüktü- cevap vermek yerine kâğıdı ortadan kaldırmış olamazdı. Olmamalıydı.

İç çekti ve tam dönecekken başından beri fark ettiği ama öncelik sırasında olmayan elinde taşıdığı şeyi hatırladı. Elini kaldırıp tuttuğu şeye baktı. Elinde taşıdığı, ufak bir harici bellekten başka bir şey değildi ve üzerine bir etiket yapıştırılmıştı. Etiketin üzerinde yazanları okudu.

Beni izle!

Beklenmeyen, hızla gelip ona çarptığında başını kaldırıp şokla tepki verdi.

"Siktir!" dedi ve hızla merdivenlere yöneldi.

***

Yaklaşık yarım saattir aynı yerde oturmuş aynı yere bakıyordu. Pencereden yansıyan güneşin aydınlattığı bilgisayar ekranında o an için hiçbir hareket yoktu. Henüz. Videoyu açamamıştı. Merak duygusu tüm hücrelerini esir alsa da bir yanı kabul etmekten nefret etse de korkuyordu. Ne göreceğini hem biliyor hem de bilmiyordu.

İyi bildiği bir yüz, iyi bildiği gözler, iyi bildiği ses tonu. Peki ya kullanılışı? Diğeri de konuşurken kaşlarını çatıyor muydu? Canı sıkılınca elleri sakalına gidiyor muydu? Sevimsiz durumlar hakkında konuşurken sesi kısılıyor muydu? Ne kadar güler yüzlüydü? Dik mi oturuyor yoksa hafif kamburunu çıkarıyor muydu?

Ne görecekti? Nefret mi? Savaş mı? Yenilgi mi?

Korkma.

Diğerinin, serseri olanın neden onunla birleştiğini anımsadı. Bulduğu cevapları sadece kendisi biliyordu. Kimse ona hiçbir şey sormamış ya da bir gerekçe vermemişti. Buna mecburdu. İçten içe kendine hep hatırlattığı ise, diğerinin boşu boşuna onunla birleşmemiş olduğuydu. Bir şey görmüştü. Bir şeye inanmıştı. Bir sonuca varmıştı. Gözleri kitaplığa koyduğu viski şişesine kaydı.

İçmemişti. İç çekti ve ekranda yarım saattir onu bekleyen videonun üzerine tıkladı. Ekran büyürken viskiyi de aklındaki tüm soruları da unutmuştu.

Videodaki adam konuştu. "Merhaba."

Carl adeta nefes bile almıyor ve büyülenmiş gibi izliyordu.

"Artık birimizin teknolojinin varlığını hatırlatması gerekiyordu."

Adam gülümserken Carl ekrana doğru eğildi. Videoyu durdurdu ve baştan başlattı. Hiçbir sesi, hiçbir mimiği kaçırmak istemiyordu. Video yeni cümlelerle devam etti.

SEN DE KİMSİN? (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin