Çalışanların yemek molası verdiği öğlen saatleri New York'un belki de en yoğun saatleriydi. Araç trafiği ve insan trafiği birbiriyle yarışıyordu. Kalabalık içinde nefes almaya alışanlar, hızlı adımlarla birbirlerinin yanından geçip gidiyordu. Görmeden, detaylara dikkat etmeden... Hepsi, her zamanki gibi, hiçbir şeyin farkında olmadan yaşıyordu.
Annie mi? Annie yalnızca uyuyordu. Gündüz çalışan birinin öğle yemeğini yediği saatler, onun en derin uykusunu uyuduğu saatlerdi. Bugün de onlardan biriydi. Beyninin içinde birden yankılanan kapı ziline kadar... Önce gözlerini açıp görüşünün gelmesini bekledi. Sakin olacaktı. Küfür etmeyecekti. Yataktan hızla kalkmayacaktı. Ancak hiçbir zaman otokontrolü yerinde olan biri olamamıştı. Yataktan hızla kalktı, homurdanarak odadan çıktı ve kapıya doğru ilerlerken bağırdı.
"Yeter piç kurusu, duydum!"
Hiç vakit kaybetmeden kola uzanıp kapıyı açtığında kalakaldı. Acaba bu manzara karşısında şaşırmayacağı bir an olacak mıydı? Hem en güzel rüyası, hem de en kötü kâbusu olan adam, elindeki turtayla sırıtarak ona bakıyordu.
"Sana kahvaltıda turta sözüm vardı fıstık."
Annie'nin ağzı beynini beklemedi.
"Evet, pişirmeli bir şeylerdi. Hazır paket değil!"
Carl gözlerini devirdi.
"Farkında mısın bilmiyorum ama şu an nefes alan en romantik erkek olabilirim. Hatta kaslı ve seksi bir Romeo'yum. Bu sebeple dırdır etmek yerine gözlerinden kalpler çıkarmalısın."
Annie'nin algısı parçalara bölünmüştü. Beyin hücrelerinin bir kısmı hâlâ ayılamamıştı. Öte yandan son derece uyanık olan hormonları "Haddinizi bilin kaltaklar, şu an patron biziz" diyordu. Carl karşısındaydı.
Carl karşısındaydı.
ONUN CARL'I KARŞISINDAYDI!
Az önce Romeo'yum mu demişti?
Kuşlar ve kalpler de olacak mıydı?
Annie, iç dünyasında kafayı sıyırmak üzereyken dışında usta bir poker oyuncusu gibiydi. Yani, muhtemelen öyle görünüyordu. Sonuçta orta parmağını kaldırıp sertçe adama bakmasını başka türlü açıklayamazdı. Adam, gelen hareketle gözlerini kıstı.
"Bu hareketi yapınca son derece seksi görünüyorsun."
"Yani?"
"Yani, yapmaya devam edersen turtayı çok da umursamayabilirim."
Annie, elini indirirken çaktırmadan derin bir nefes almaya çalıştı. Hoş, bunu çaktırmamak pek mümkün değildi. Nefesini verirken sıkılır gibi yaptı. Sürekli taktik üreten beynini bir ara kaldırıp atmalıydı. Az önce verdiği cevabı yineledi.
"Yani?"
"Yani, bunu bir kere daha yaparsan Romeo kimliğimi kapının önünde bırakır, seni omzuma atar, yatağa götürür ve birkaç uyku süresince beceririm."
Annie, Carl'ın cevabını dinlerken dikkatle onu izliyordu. Adamın kendinden emin duruşunda, kasılan çene kaslarında, hatta şişen göğsünde bir ipucu arıyordu. Dinlediği sertliğin içinde, aradığı özlemi ve sevgiyi bulup bulmadığından emin değildi, çünkü şaha kalkan hormonları ve sızlayan kasıkları aklından önce davranmıştı.
"Siktir git Carl." Bir an sonra kendini Carl'ın omzunda baş aşağı sarkar halde bulunca çığlık attı. "Bırak beni seni sik kafalı!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SEN DE KİMSİN? (TAMAMLANDI)
Romance32 yaşında, genç yaşına rağmen kariyeri başarılarla dolu, mükemmeliyetçi, sıkıcı derecede iyi olan Carl'ın, terapisti ve yakın arkadaşı dışında kimsenin bilmediği ufak bir problemi vardı. Bazen bilmediği yerlerde uyanıyor, gardrobunda tarzı olmayan...