Carl, sanki her an yağmur yağacakmış gibi görünen gökyüzüne başını kaldırıp baktı. Ancak gökyüzü, aynı zamanda bir sürpriz yapıp bulutlarının arasından güneşi de gösterecek gibiydi. Hem her an her şey olacakmış gibi görünen, hem de yerinde sayıyormuş hissi veren havaya gülümsedi ve mırıldandı.
"Kulübe hoş geldin."
Başını indirdi ve sanki dün temizlenmişçesine net görünen mezar taşına baktı. Yine. Bir saattir aralıksız olarak bunu yapıyordu. Üzerinde yazılan yazıları sanki hiç okumamış gibi tekrar tekrar okuyor, her harfte oyalanıyor, yıllar arasındaki farkı hesaplıyor, ölüm tarihi olmasa olabilecek yaşı düşünüyor, olabilecek yaştaki halini hayal ediyor, olabilecek yaştaki haliyle birlikte olsa neler olacağını düşünüyor ve sonra düşünmeyi bir an için bırakıp tüm bunları sırasıyla yeniden yapmaya başlıyordu.
Düşünmekten kaçındığı, nasıl düşüneceğini dahi bilemediği tek bir şey dışında gerekli gereksiz her şey ile yorduğu beyni, isyan edene kadar aynı şeyleri yapmaya devam etti.
Gökyüzünün yağmur yerine güneşi seçmesi ile aynı zamana denk gelebilecek bir dilimde sessizce konuşmaya başladı. Videoyu izlediği andan beri, büyükbabası hakkındaki gerçekleri diğerinden öğrendiğinden beri, aklında yankılanan tek şeyi söylemek istedi. Dışarıdan bakıldığında kendi kendine mırıldanan bir adam profili çizse de yaptığı; artık orada olmayan bir adama, cevabını hiç alamayacağı soruları sormaktan başka bir şey değildi.
"Neden?"
Cevabından oldukça korktuğu soruyu sorarken aynı zamanda güvende hissetmesi kocaman bir ironiydi. Cevabı duymayacak olmanın rahatlığına sarılarak konuşmaya devam etti.
"Neden bu yolu seçtin büyükbaba? Bunu bize neden yaptın? Gerçekten bu kadar acı çekiyor muydun? Ben neden farklı hatırlıyorum?" İç çekti. "Seni ne zaman düşünsem aklıma birlikte geçirdiğimiz ve her anını deli gibi özlediğim anılar geliyor. Ama sonrası yok. Sonra birden çıkıyorsun hayatımdan. Zaman ayırıyor seni benden. Gece konuşmalarımızı tek başıma yapmak zorunda kalıyorum. Daktilonun sesini bir süre duymuyorum. Babam dolduruyor yokluğunu. Ama o senin gibi yazamıyor mesela. Yanımda olmasan bile varlığını hep hissediyorum. Ne kadar harika bir adam olduğunu hiç unutmuyorum. Yaptığın her şeyle bana örnek oluşunu her gün yeniden hatırlatıyorum kendime."
"Sonra bir gün geliyor, her hareketi ile hayatıma ışık olan adamın ölümünün bildiğim gibi olmadığını öğreniyorum. Kendini torununun önünde öldürdüğünü öğreniyorum. Sebeplerini kimseye söylemeden öylece çekip gittiğini öğreniyorum. Söyle bana, bunu sormadan nasıl durayım? Sadece 'neden' diye bağırmak istiyorum. Bunu benim hatırlamadığım kısmı umurumda bile değil şu an. Benim o çok sevdiğim adamın kendini öldürecek kadar ne yaşamış olduğunu düşünmek ölesiye korkutuyor beni. Anılarıma zarar verebilecek bir güce sahipsin ve ben bu olasılığı kaldıramıyorum."
"Neydi sana bunu yaptıran? Suçluluk mu? Pişmanlık mı? Özlem mi? Her şeyi olan bir adam bunu kendine neden yaptı? Gözünün içine bakan, onu seven insanlarla aynı evde yaşarken ne oldu da ölüme gitmeyi tercih etti? Bu anı, aynı evde yaşadığı ailesi nasıl görmedi? Nasıl sadece küçücük torununa yakalandı? Aklımı kurcalayan yüzlerce birbirine bağımlı soru var ve hepsinin cevabını kendinle birlikte götürdün. Ama peşini bırakmayacağımı biliyorsun, değil mi?"
"Lütfen, lütfen bir şekilde gerçeğe ulaştığımda elimde kalan mutlu çocukluğumu alma. Lütfen o çok sevdiğim adamın, her zaman doğruları savunan ve onu öğretmek için çabalayan adamın karakterine gölge düşürme. Lütfen hiç tanımadığım bir adam olmuş olma. Lütfen bir an bile bana olmadığın biri gibi davranmış olma."
![](https://img.wattpad.com/cover/35164407-288-k766223.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SEN DE KİMSİN? (TAMAMLANDI)
Romance32 yaşında, genç yaşına rağmen kariyeri başarılarla dolu, mükemmeliyetçi, sıkıcı derecede iyi olan Carl'ın, terapisti ve yakın arkadaşı dışında kimsenin bilmediği ufak bir problemi vardı. Bazen bilmediği yerlerde uyanıyor, gardrobunda tarzı olmayan...