57. Bölüm: Veda

1.5K 226 56
                                    


Yazarken bana eşlik etti, lütfen siz de okurken dinleyin. 

***

"Lütfen."

Telaffuzu basit, tek bir kelimenin taşıdığı onca anlamı duyduğunda kapı koluna giden eli adeta havada dondu. Bu sesi ne de özlemişti. O tok tınıyı... Anılar hızla geldi. Engelleyecek zamanı dahi olmadı. Rachel başını çevirmek istese de, kafasının içindeki tüm ışıkları söndürmek istese de onla yaşadığı anlardan, irili ufaklı parçaları görmekten kaçamıyordu. Onlardan kurtulmak isteyerek gözlerini birkaç kez kapatıp açtı. Derin bir nefes aldı ve havadaki eli yolculuğunu tamamlayarak kapı koluyla buluştu.

Sadece on dakika önce karanlık olan salon, artık aydınlıktı. Öyle ki sehpanın üzerinde unutulmuş ve artık soğumak üzere olan kahve ile dolu kupa bile hiçbir kusurunu saklayamıyordu. Dakikalar önce ekranı açık olan bilgisayar ise aynı koltukta uykuya bırakılmıştı. Sahibi ise birkaç santim uzağında oturuyordu.

On dakika önce boş olan tekli koltuk ise artık bir adamı ağırlıyordu. Adam öne doğru eğilmiş, ellerini bir daha hiç ayrılmayacakmışçasına birbirine birleştirmiş, kurduğu her cümle ile parmak boğumlarını daha da sıkmış, bazen de yüzündeki birkaç kasın atmasına mani olamamış ama hep konuşmuş, konuşmuştu. Her an biri araya dalıp kalan cümlelerine mani olmak istermişçesine telaşla. Her cümleyi anlatabilmek için özenli bir yavaşlıkla. Hissettiklerini hissettirmek için kattığı yoğunlukla.

Dinledi Rachel. Hiç kesmeden. Hareket etmeden. Hiçbir şey içmeden ve hiçbir şey ikram etmeden.

Carl, daha önce hem Seth'e hem de Ethan'a anlattıklarını akıttı Rachel'a da. Onlara anlatmak gibi değildi bu. Zordu. Bir o kadar da kolaydı. Bu kadar duyguyu bir arada hissettiği ikinci anı yaşıyordu belki de. Sebebine ise hem minnetle, hem heyecanla hem de ürkerek bakıyordu. Başarabilmiş miydi? Anlatmak istediklerini söyleyebilmiş miydi? Rachel, sahiden onu anlamış mıydı?

Sessizlik bu kez fazla barınamamıştı salonda. Rachel sakince konuştu.

"O gün mezarlıktaki sendin, değil mi?"

Carl kadının zekâsına gülümseyerek başını salladı. Kadın o gün bile bir şeylerin farklı olduğunu anlamış ama adını bir türlü koyamamıştı.

Sana bakmadığım zaman hissettiğim şey, aşırı sakinliğin ve adını koyamadığım farklı bir şey ama gözlerine baktığım anda hissettiğim ise hep orada olan şey.

Rachel'ın o gün söylediği bu cümlelerin taşıdığı çift anlam, Carl'ı hem korkutuyor hem de sevindiriyordu. Derin bir nefes aldı. Rachel'ın sessizliği başını ağrıtıyordu. O sessizliği öldürmek isteyerek tekrar konuştu.

"Artık biliyorsun. Öncesini. Sonrasını. Daha sonrasını. Sebepleri. Sustuklarımı. Sustuklarımızı."

Bu kez baş sallayan Rachel'dı. Carl devam etti.

"Bana hiç kimsenin yapamayacağı şekilde dokundun. Kendin olduğun her an, buram buram sen kokan o kelimelerini sarf ettiğin her an, kahkaha attığın her an, üzüldüğün her an, üzüntünle başa çıktığın her an, acınla kavga ettiğin ve onu alt ettiğin her an ışık oldun bana. Yaptıklarının ya da yönteminin doğruluğunu sorgulamadım hiç. Bir yol vardı, sen bir yolun olabileceğini gösterdin bana. Çok geç kalmış olsam da..."

"Sana hissettiklerimi daha fazla anlatabilsem keşke. Kendi içime hapsolmuşken, bir kadını izlemeyi, canı acıyan bir kadını izlemeyi, güçlü bir savaşçı gibi o acıyı ayaklarının altına alışını izlemeyi anlatabilsem... Gördüklerim karşısında imrenerek kafesimin parmaklıklarına tutunduğum anı hissettirebilsem sana keşke. Olamadığım şeydin sen. Yaşayamadığım şeyleri yaşayandın belki de. Nasıl gözümü çevirirdim ki senden? Nasıl seni izlemeden durabilirdim? Nasıl daha fazlasını istemezdim?"

SEN DE KİMSİN? (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin