50. Bölüm: Küçük Kara Balık

1.5K 227 59
                                    


Bu bölüm adı da bir diğer aşık olduğum kitaplardan biri olsun dedim. 

Öptüm.


***

Rachel, kapıyı açıp içeri girerken yüzünü buruşturdu. Evin havasızlığı ona açık bıraktığı herhangi bir pencere olmadığını söylüyordu. Kapıyı kapatıp valizi de kapının yanına bıraktı. Salona geçti ve pencereyi açtı. İçeri düşen birkaç damla yağmuru izledi ama önemsemedi. Evinin de nefes almaya ihtiyacı vardı.

Güzel bir kahve istedi. Sıcak değil güzel. Hatta yüzünü de eskisi gibi buharına tutmak istedi. 'Eskisi gibi olmak' o kadar kolay olacak mıydı sahiden? Yine rol mü yapıyordu? Rolüne gerçekten bu kadar kaptırmış olabilir miydi? Kendini kandıracak kadar delirmiş miydi? İç güdüleri sadece tek bir kelime söylüyordu.

Hayır.

Diğer kelimeleri ya da takip eden cümleleri aramadı. Hayır da bir başlangıçtı. Şimdi ise güzel kahve zamanıydı.

***

Carl, kapıyı açıp içeri girerken birkaç damla yağmuru da beraberinde getirdiğinin farkında değildi. Terine karışan yağmur damlalarının da. Halini umursamadan önce mutfağa gitti. Buzdolabının üzerindeki kâğıda dikkat etmedi. Bilmediği hiçbir şey yazmıyordu. Büyük bir bardağa su doldurup kana kana içti. Suyu bitirip elinin tersiyle ağzını silerken mutfak tezgahına yaslandı ve sessizliği dinledi. Kafasının içi de ev gibi sessizdi. Seth'in nereye kaybolduğunu merak etmiyordu. Adam bakıcısı değildi ve olmasına da asla izin vermeyecekti.

Duşa doğru giderken kafasının içindeki takvime bir çizik daha atmıştı. Rachel geldiğinde yanına gitmeyecek olsa bile bekliyordu. Dönmesini istiyordu.

"Hadi Rachel."

***

"Hadi Rachel!"

Rachel, dolabın üzerinden aşağı düşmeyi başarmış ıvır zıvırla dolu koca kutuyu kaldırmaya çalışırken sürekli aynı cümleyi söylüyordu.

Ancak hiçbir cümle, kutuyu hareket ettirmesine yardımcı olmuyordu. O da her mantıklı insanın yapması gerekeni yaparak içindekileri tek tek alıp apartman boşluğuna bakan camdan aşağı fırlattı.

***

Carl, aynanın karşısına geçmiş havluyla saçlarını kurularken birden durdu ve izlemeye başladı. İlk gözüne çarpan şey artık iyice belirginleşmiş sakallarıydı. Ellerini sakallarının üzerinde belli belirsiz gezdirdi. Rahatsız bir histi.

Sonra çillerini fark etti. Ne az ne de çoklardı. Tıpkı çocukluğundaki gibi. Ne artmışlar, ne de azalmışlardı. Sayılarına ne güneş, ne de soğuk asla müdahale edememişti. Saçları bile aynıydı. Görünen o ki tek bir tel dahi kaybetmemişti. Bir adım geriye çekildi. Döndüğünden beri ilk kez kendine bu kadar detaylı bakıyordu. Kendini çirkin ya da yakışıklı bulmaya çalışmıyordu. Bir sıfata yakışmaya da çalışmıyordu. Durum, ne kadar iyi göründüğünden ötedeydi. Hatta o durağı geçeli bir hayli olmuştu. İlk kez kendine gerçek anlamda bakabiliyordu. Birçok insanın bakar kör olduğu bu zaman diliminde gerçekten görüyordu. Gülümseyerek aynaya arkasını döndü. Güzel olan ise aynaya bakmazken bile görmeye devam edebilmesindeydi. Dolabına doğru ilerlerken havluyu banyoya doğru fırlattı.

Rahat bir eşofman, üzerine giydiği bir tişört, kurumaya başlamış saçları ve çıplak ayaklarıyla odasından çıkıp mutfağa inecekken çalışma odasından gelen sesle kaşlarını çattı. Hızlı adımlarla oraya yöneldi. Aralık bırakılmış kapıyı iyice açıp içeri girdiğinde, ona dönük şekilde ayakta dikilen ve elindeki kitaba ilgiyle bakan Seth'i gördü.

SEN DE KİMSİN? (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin