54. Bölüm: Hadi Carl, Sıra Sende!

1.7K 228 105
                                    

Merhaba canlar!

Bu bölümü yazarken biraz gözlerim dolmuş olabilir. Aslında acıklı bir bölüm okumayacaksınız, ama o kadar uzun süredir yazılmayı bekleyen anlardan biriydi ki. Sanırım bu bekleme süresi, zamanının gelmesi, karakterle empati kurmak hatta onu yaşamak biraz duygusallaştırdı beni. Bundan sonraki her bölümde bu olacak sanırım bana. 

Neyse, yorumlarınızı bekliyorum. Kocaman öpüyorum. Seviyorum falan. ^^


***

Carl, gözlerini açtığında yatakta değil koltukta uyuduğunu fark etti. Karanlık salona vuran televizyonun ışığı dikkatini çekti. Başını çevirip ekrana baktığında devam eden bir film gördü. Gözlerini biraz kısıp baktığında da filmin adını hatırladı.

Harry Potter.

Çekildiği zamana yetişememişti. Ama geçmişin bir zamanında arka plandan izlemişti. Başını tekrar çevirdi ve tavana baktı. Salon fazla karanlıktı. Elleri ile hayali bir çubuğu tutarak havaya salladı.

"Lumos."

Gülümsedi ve doğruldu. Kollarını gererek rahatlamaya çalıştı. Gözlerini biraz daha araladı. Yeteri kadar ayıldıktan sonra kalkıp merdivenlere yöneldi. Uyanır uyanmaz ne yapması gerektiğini çok iyi biliyordu.

Kitaplarla dolu olan odanın kapısını açtı ve önce her girişinde yüzüne çarpan o kitap kokusunu içine çekti. İddialı bir parfüm kadar etkileyici olduğunu kabul etmeliydi. Masaya doğru ilerledi ve masanın üzerindeki oldukça ince olan balıklı kitaba uzandı. Gülümseyerek kapağına bakarken sanki uzun süredir görmediği bir arkadaşını görüyormuş gibiydi. Sonra kitaplığa yöneldi ve kitabı dinlenmek üzere diğerlerinin yanına bıraktı. Kitap diğerine yardım etmiş, görevini tamamlamıştı.

***

Buzdolabının karşısında dikilmiş kâğıda bakıyordu. Kâğıdı görecek ancak üzerindekileri okuyamayacak mesafedeydi. Sorun etmedi. Bakarken gördüğü harfler değildi.

Diğerinin aniden uyandığı o günü düşünüyordu. Adam uyanır uyanmaz "Siktir" diye bağırmış ve aniden Ethan'a gitmeye karar vermişti. Enerjisi, inancı, ışığı o kadar yüksekti ki ilk kez kafasını çevirmek istemişti. Güneşe çıplak gözle bakamayan biri gibi hissetmişti kendini.

Ve "Hazırım" dediği o an. Duyduğu ilk anda da şimdi de aynı şaşkınlığı yaşıyordu. Birkaç saat öncesinde hâlâ melankolinin derinlerinde olmasa da sığ sularında ayaklarını ıslatan adam ne olmuştu da aniden yüz seksen derecelik bir değişime uğramıştı?

Bilmiyordu. Ne kadar başından itibaren düşünse de sebebi bulamıyordu. Bir şey olmuştu ve bu kez bilmiyordu. Kendini tam anlamıyla, onun da dediği gibi Küçük Kırmızı Balık gibi hissediyordu. Bilmeyen, merak eden, bilmek isteyen.

Derin bir nefes aldı ve birkaç adım atıp bu kez kâğıdın üzerinde yazanlara odaklandı. Seth'in yazdığı notu okudu ve gülümseyerek mırıldandı.

"Sensin sikik."

Bir süre önce kendine koyduğu bir engel vardı. Ya da arkasına saklandığı bir kolon. Diğeri adım atmadan adım atmayacaktı. Neyin tetiklediğini göremese de adamın o adımı attığı aşikârdı. Eşofmanın cebine attığı telefonunu çıkardı ve Seth'i aradı, adam telefonu açar açmaz da konuştu.

"Benimle romantik bir akşam yemeğine ne dersin?"

"Hangi iç çamaşırını giymemi istersin?"

SEN DE KİMSİN? (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin