48. Bölüm: We Will Survive

1.6K 223 88
                                    

Seth hızla başını kaldırdı. Karşısındaki adama baktı. Sonra da elindeki kâğıda. Hangisiydi? Kafası karman çormandı, ne yapacağını ya da nasıl davranması gerektiğini bilmiyordu. Carl ise yıllardır onu görmüyor gibi bakmaya devam ediyordu. Başını tekrar kâğıda eğdi. Kâğıdın bir yerlerinde yazan "Selam çocuklar" cümlesi gözüne çarptı. Sonra tekrar başını kaldırıp adama baktı. Bu, o muydu?

Carl, adam bir kere daha başını kâğıda eğip tekrar ona bakarsa sarılma aşamasını geçip direkt kafa atma aşamasına gelmeyi planlıyordu. Sakin olmalıydı. Ona zaman vermeliydi. Beklemeliydi. İlk adımı Seth atmalıydı.

Tabii ki hiçbiri olmadı.

Daha fazla dayanamadı ve üç adımla koca adama yürüyüp ona sımsıkı sarıldı.

Carl birkaç saniyedir ona sarılıyordu. Seth, bir süre put gibi kalsa da yavaşça kollarını kaldırıp arkadaşına sarıldı. Sessizliğe daha fazla dayanamadı.

"Romantik dakikalar yaşayacağımızı bilsem dişlerimi fırçalardım."

"Üzülme sevgilim, ben de hoş olmayan yemekler yedim."

Seth, aklına gelen fikirle gülümsedi. Hiç istifini bozmadan telefonunu cebinden çıkardı ve müzik listesinden romantik bir müzik açtı. Hep böyle olurdu. Seth olayı başlatırdı. Carl eşlik ederdi. Seth tabii ki devam ederdi. Carl da küfür ederek süreci sonlandırırdı. Meşhur küfürü beklerken boynundaki adam müziğe eşlik ederek dans etmeye başlayınca şaşırdı. Gözleri büyüdü. İrkildi. Titredi. Nasıl olurdu? Ayrıca neden o da dansa eşlik etmeye başlamıştı?

Evet dans ediyordu. Bir yerlerde Gloria Gaynor gözlerinden kalpler çıkararak onları izliyordu. Yan komşu belki de I Will Survive'ı dinliyordu. Başka bir yerde iki adam ya da kadın öpüşüyordu. Hatta ocaktaki yemek yanıyordu. Evet, Seth resmi olarak delirmişti. Carl, Carl'dı. Ama Carl da değildi. Carl, eğer Carl ise nasıl Carl olamazdı ki? Pat diye durdu. Sonra geri çekildi ve az önce düşündüklerini sesli söyledi.

"Sen sensin. Ama değilsin de. Ama eğer sen sensen, nasıl sen olamazsın ki?!"

Adamın cevabını duyamazdı çünkü o esnada düşüncelerini sesli de söyleyebildiği için kendine tapıyordu. Hoş, Carl da herhangi bir cevap vermemişti. Henüz.

Sonrasında gelen cevap ise basitti. Ya da öyle miydi?

"Benim."

Seth küfürlerden küfür beğenememişti. Tam anlamıyla.

"Carl, seçemiyorum. Kendine herhangi bir kaka kelimeyi söyleyebilirsin."

"Benim Seth. Gerçekten benim."

"Dedi az önce benimle sevişmek isteyen adam."

"Dedi az önce dansıma eşlik eden adam."

Seth'in elleri saçlarına gitti.

"Dostum, çoktan bana küfür etmeye başlamıştın. Ama sen onun yerine benimle yarışıyorsun. Tıpkı-"

Carl'ın gözleri parladı.

"Evet?"

Seth aniden durdu. "Tıpkı" da ne demekti? Birden gözünün önüne geçmiş herhangi bir zaman geldi. Boyunun kapı kadar olmadığı bir zaman. Kulağa imkansız gelse de Carl'ın ondan uzun olduğu bir zaman. Sikik bilinci ne işler çeviriyordu böyle? Seth hâlâ sessizliğini korurken cümleyi tamamlayan Carl oldu.

"Çocukluğumuzdaki gibi, değil mi?"

"Anlamıyo-"

Carl bir kere daha konuştu.

SEN DE KİMSİN? (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin