Yine oluyordu aynı şey, onun turkuaz gözlerine kilitlendim. Kar tuhaf bir şekilde hem şiddetle yağmaya başladı, hem de aşırı yavaş. Kısa bir anlığına gözlerinde korkunun gölgesini gördüm ve hemen ardından bir anda havuza girerek kayboldu. Onun bu telaşını duyduğum ayak sesinin sahibine bağladım ve gelenin kim olduğunu anlayabilmek için ayağa kalkıp arkama döndüm. Karşımda yüzünde yalakaca bir sırıtışla ellerini ovuşturan tüccar duruyordu.
Denizkızı bu tüccardan korkuyordu anlaşılan. Daha önceleri de bildiğim ve dün tüccardan duymamla kesinleşen bir bilgi geldi aklıma, denizkızları ağladıklarında gözlerinden inci akardı. Bir ihtimal, bu adam ona zarar veriyor olabilir miydi?
Yumruğumu sıktım, en iyisi bunu onun kendisinden öğrenmekti.
"O yaratığı çok beğenmiş olmalısınız, efendim, isterseniz onu size hediye edebilirim. "
Daha ben harekete geçmeden böyle bir teklifte bulunması şaşırtmıştı beni.
"Gerçekten böyle değerli bir şeyi bana mı hediye ediyorsun? "
Ellerini ovuşturdu ve bu işten kârlı çıkacağını bilen bir heyecanla sürdürdü konuşmasını.
"Tabii ki, efendim. Hiçbir şey sizden daha değerli olamaz. Ben onu size hediye ettim, onu istediğiniz gibi kullanabilirsiniz. "
Onun bu küstahlığına dayanamayıp dışa doğru nefes verdiğimde ağzımdan çıkan buğu havaya karıştı.
"Peki, öyleyse. " dedim.
"Diyelim ki, onu buradan götürmeye karar verdim. Nasıl götüreceğim? "
Huzursuzca kımıldandı, düşünceli düşünceli kaşlarını çattı. Bir süre homurdandı. Sonra bakışlarını bana çevirdi.
"Biraz beklerseniz bu duruma da bir çözüm buluruz. "
Yüzündeki zoraki gülümsemeden bir şeyler sakladığını kolayca anlamıştım. Tanrı aşkına, o kızı buraya nasıl getirmişlerdi?!
Tüccar duruma bir çözüm bulma bahanesiyle hızla yanımdan ayrıldığında bir süre arkasından bakakaldım. Böyle insanlar onlara faydası olan şeyleri öyle kolayca bir başkasına hediye etmezlerdi, tabii daha büyük bir fayda elde etmeyeceklerse...
Arkadan üzerime su sıçradığını hissettim ve bir takım sesler duydum. İrkilerek geriye döndüğümde kızın havuzdan çıkmış olduğunu gördüm. Dahası kuyruğu kaybolmuş ve yerini bir çift bacak almıştı. Ellerindeki pulların aynısından bacağının bazı bölgelerinde de vardı. Onun o solgun, beyaz bedeni tir tir titrerken, sonradan çıplak olduğunu fark etmemle telaşla arkamı döndüm.
Konuştuklarımızı duyup, benimle gelebilmek için mi çıkmıştı sudan? Hayır, bekle, nasıl bir büyü kullandı ayaklara sahip olabilmek için? Asıl sorun bu değil şuan. Sağ elimle hafifçe yüzüme vurdum. Ne kadar da aptalım!
Üzerimdeki paltoyu çıkarıp geri geri yürüyerek, ona bakmamaya özen göstererek bir şekilde ceketle onu sarmaya çalıştım. Hayır, bu böyle olmayacaktı. En iyisi onu sıcak bir yere taşımalıydım. Kucağıma aldım, uzun kırmızı saçları bir birine karışmıştı ve yüzünü kapatıyordu. Ama bu durumda bile turkuaz rengi gözlerini kocaman açıp bana baktığını seziyordum. Malikaneye girer girmez muhtemelen pencereden beni seyreden iki hizmetçiyle karşılaştım. Başlarını önlerine eğmiştiler.
"Kız için sıcak giysiler getirin! " diye telaşla bir emir verdiğimde hızlıca harekete geçtiler. Onlar giysilerini getirene kadar denizkızını kendi odama götürdüm. Yatağa yatırıp üzerini yorganla sıkı sıkı kapattım. Eliyle yüzündeki saçını geriye doğru itti ve kırmızı kaşlarını çatarak bana baktı. Hareketlerimi anlamlandırmaya çalışıyormuş gibi bir ifadeyle bakıyordu bana. Yorganı üzerinden atmak istercesine çekiştirince hızla atılıp yorganı onun üzerinde sıkıca tuttum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mavi denizin efsanesi ✅
Fantasy"Bir kadınla tanışacaksın. Tanrıçaları kıskandıracak güzellikte olacak, sana daha önce hiç tatmadığın bir sürü güzel duyguları tattıracak ve onun sayesinde ilk defa yaşadığını hissedeceksin. Belki, bir ihtimal, lanetini kırabilecek kadar güçlü bir a...